Genç ve başarılı bir sanayicisiniz. Size bazı aracılarla bir yeri almanız tavsiye ediliyor ve kafanıza yatıyor pazarlık edip alıyorsunuz. Sonrası tam bir bela.

Genç ve başarılı bir sanayicisiniz. Size bazı aracılarla bir yeri almanız tavsiye ediliyor ve kafanıza yatıyor pazarlık edip alıyorsunuz. Sonrası tam bir bela. O yerin sahibi çıkmak istemiyor uzun süre, oysa sizden parasını almış ama çıkmıyor. Yasal olarak mahkemeye başvuruyorsunuz ve uzun süre sonra çıkan kararla o yerin size teslim edilmesi kararı çıkıyor. Ama yine verilmiyor, siz o zaman verdiğiniz doların şimdiki değeriyle ödenmesini ve bu işten vazgeçeceğini söylüyorsunuz, onlar hayır eski tarihteki dolar fiyatının o tarihteki Türk parası hesabıyla size ödeneceğini söylüyorlar. Yani tam bir bela. Yok diyorsunuz ve mahkeme kararından sonra anahtarı teslim almaya gittiğinizde adamlarınızın kafasına silah dayanıyor ve tehdit ediliyor. Bu kez tekrar yasal yollarla ilerliyorsunuz ve savcıya gidip durumu anlatıyorsunuz. Can güvenliğinizin olmadığını malına el konulduğunu ve üstelik tehdit edildiğinizi, bunu yapanların ise onlarca suç dosyası olduğunu anlatıyorsunuz. Tamam diyorlar ve sizi gönderiyorlar. Aradan 4-5 gün geçtikten sonra cadde ortasında hani şu filmlerde gördüğünüz sahneler gibi aracınız durduruluyor ve kurşun yağmuruna tutuluyorsunuz. 20’den fazla mermi aracınıza isabet ediyor. Büyük bir şans eseri veya çeviklikle kendinizi zorla dışarı atıyorsunuz. Haliyle korunmak amacıyla yanınızdaki ruhsatlı silahla karşılık verip ateş ediyorsunuz. Ve size saldıranlardan birisi yaralanıyor. Panikliyorlar ve hepsi oradan kaçıyor. Siz ise yine devletine güvenen bir vatandaş, istihdam sağlayan üretim yapan bir sanayici olarak saldırı yerine yakın olan İbrahimli karakoluna gidiyor ve durumu anlatarak silahınızı teslim ediyorsunuz. Final: Ertesi gün Adliyeye çıkarılıyor ve tutuklanıyorsunuz. Bu olay Gaziantep’te oluyor sevgili okurlarımız. Fazla bir şey yazmaya gerek görmüyorum. Sadece bu şehrin nereye gittiğini, hatta nereye götürüldüğünü merak ettiğimi söylüyorum… 

SAHADA TAKIM, DIŞARDA VE TRİBÜNDE TARAFTAR REZİL 

Gaziantep FK Lige iyi başlayamadı. Şaşırmıyorum ama. Çünkü olabileceklerin hepsini hemen hemen tahmin ediyordum. Zaten yazılarımda bölüm bölüm bahsettim durdum. Ama çok da oralı olunmadı. Çünkü bu tür oluşumlarda bu işlerin merkezinde olmayan başkanlar hep yabancılık çeker. Çevresini saranların etkisine girer ve her şeyi doğru yaptığını inanır.  

Deprem sonrası süper ligde olunacaktı ama buna yönelik hiçbir hazırlık yapılamadı, neler olabileceği öngörülemedi. Gerek teknik ekip gerekse yönetim olarak ligin hazırlığı yapılamadı. Çünkü bu yönde ne tecrübeleri vardı ne yeterli bilgileri. Üstelik giden futbolcuların dönüşlerinde neler yapılabileceği konusunda ciddi bir alt yapı çalışması yapılamadı, konuya sosyolojik olarak yaklaşılamadı. Memik Yılmaz bu işe severek girdi ama profesyonel futbol dünyasının yabancısı olduğundan çevresel desteği güya profesyonel gözüken ama farklı hesaplar besleyen bazı kişilerin de yer aldığı gruplardan oluştu. En önemlisi büyük depremi kendi yaşadı ve maddi manevi tüm sıkıntıları kucağında buldu. Süreç iyi yönetilemedi açıkça. Zaten bu tür oluşumlarda iyi yönetilmesi için gerekli olan profesyonel veya tecrübeli isimler hep kenara ittirilir. Bunu da işten az anlayan veya hiç anlamayan ama anlar gibi gözükenler gerçekleştirir.  

TAKIM NE YAPTIĞINI NE OYNAYACAĞINI BİLMİYOR

Kısacası bunları yazdıktan ve küçük de olsa detaylandırdıktan sonra gelelim söyleyeceklerime. Galatasaray maçından önce zaten bahsettiğim tecrübeli ve profesyonel kesim galibiyet filan beklemiyordu. Çünkü bu eşyanın tabiatına aykırıydı. Bir mucize olabilirdi belki, o da sahadaki futbolcuların büyük rakibinin karşısında oynayacakları için kendiliğinden oluşacak motivasyona sahip olabileceğiydi. Onun olabilmesi için de sahaya sürülecek kadro seçiminin önemi, oyun sistemi ve saha içindeki taktik anlayışın doğru yapılması gerekliydi. Maalesef bunların hiçbiri olmadı. Zaten sezon başından beri olmuyordu. Erdal hoca önünde uzun zaman dilimi olmasına karşın mevcut yapı için bir oyun sistemi kurgulayamamıştı. Takım sahaya çıkıyor ama ne oynadığı belli olmuyordu. Üstelik en büyük zaaf savunma eksikliğiydi. Savunma sadece defans bloğunda olmaz futbolda. Top rakipte iken en ileri uçtan başlayıp geriye kadar rakibe karşı savunma anlayışı geliştirilmeli. Alan daraltılmalı, hatlar arasında açıklık bırakılmamalı. Gaziantep FK’nın yediği tüm gollerde rakipler çok rahat kaleye kadar gelebiliyor ve pozisyon yaratıyor. Zaten kalede hiç tecrübesi olmayan hatta taraftarın istemediği bir kaleci olunca kolay gol teşebbüsleri hep rakip lehine sonuçlanıyor.  

KADROYA BAKSAN SÜPER LİGDE ANCAK 4-5 KİŞİ OYNAYABİLİR

Bakın bir şey daha söyleyeyim. İyi profesyonel futbolcu birlikte oynayacağı arkadaşlarının kalitesini çok iyi bilir. Antrenmanlarda görür özel hayatında şahit olur. Gaziantep FK’da şu anda süper lig ayarında zorlasan 4-5 futbolcu var. Onlardan da verim alınamıyor. İşte bu hesaplanamadı ve menajerlerin iş birliği yaptığı kişiler vasıtasıyla kulüp sıradan oyunculara mahkûm edildi. 

TARAFTARINA BU KADAR EZİYET EDEN BAŞKA BİR KULÜP VARMIDIR ACABA?

En büyük sıkıntıların bir diğeri taraftarlar. Maçtan önce kombine sattık Galatasaray maçında hiç boş koltuk kalmadı denilmişti. Hatta beni arayanlara bende öyle söylemiştim. Sonra bir de baktık ki kale arkasının alt tribünü tamamen boş. Hem de az buz değil komple. Bunun izahı için bana kimse hiçbir gerekçe sunmasın. Güya üstte Galatasaray seyircisi alınmış, onun için alt tribün boş bırakılmış, Peki o alt tribünden kombine alanlara nasıl bir çözüm üretilmiş. Hiçbir şey tabi, kendi kaderlerine terkedilmiş. Bu sadece iş bilmezliktir, başka izahı yok. Valilik, emniyet, jandarma ve kulüp zaten spor güvenlik kurulu toplantısı yapıyor maçtan önce, burada tüm tedbirler konuşulup karar alınıyor. Maç günü sabah bir toplantı daha yapılıyor. Söz konusu tribünlere fazla Galatasaraylı alınmak isteniyorsa, orada tribünün şablonu masaya yatırılır ve çözümler üretilir. Öyle ekranlardan bom boş görüntülere sebebiyet verilmez, kendi taraftarın da mağdur edilmez. Sonra stat çevresindeki o insanların çektiği rezillikler, kadınlar erkekler ve en önemlisi çocuklar. Araç park yerleri, sahaya girememek, tuvalet ihtiyacını giderememek, ellerinde kombinelerle dışarda kalmak. İçeriye girenlerin koltuklarının başkalarınca işgal edilmesi, güvenlik görevlisinin olmaması, oradaki polislerden yardım istenmesine karşın destek görülmemesi. Üstelik tribünlerde belli sıraların boşaltılıp oradan kombi alanların git başının çaresine bak denilmesi. Pislik rezalet ve utanmazlık. Ne ararsanız var. Yani inanın yıllardır taraftarına bu kadar eziyet eden bir anlayış ve yapı görmedim desem yeridir. Daha saha zeminini söylemiyorum bile. Hiç mi bakım yapılmaz, hiç mi kontrol edilmez anlamak mümkün değil. Sonuç olarak futbol olarak Galatasaray’a yenilirken, tribünde ve dışarda ise taraftarlar rezil bir organizasyona mağlup edilmiştir. NOKTA 

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR