Son zamanlarda artan yaşam maliyetleriyle birlikte toplumdaki pek çok gelenek de maddi olarak zorlayıcı bir hale gelmeye başladı. Bunlardan biri de cenaze evlerine götürülen taziye yemekleri. Aslında İslam dini, cenaze evine yemek yapılmasını veya götürülmesini zorunlu kılmaz; aksine, ilk günlerde acıyı yaşayan aileye komşuların ve yakınların yemek götürmesini tavsiye eder. Ancak günümüzde taziye evinde misafirlere sürekli yemek hazırlanması adeta bir gelenek haline gelmiş durumda.
Bu durum, bir yandan taziye sahiplerinin maddi yükünü artırırken, diğer yandan asıl amacın da biraz dışına çıkıyor. Taziye, kaybedilen bir yakın için acıyı paylaşmak, dua etmek ve aileye manevi destek olmaktır. Ancak yoğun yemek hazırlıkları ve bunun getirdiği mali yük, taziye sürecini aile için maddi ve manevi olarak zorlayıcı bir hale getirebiliyor. Üç gün süren taziye döneminde sürekli misafir ağırlamak, özellikle de yemek ikramı yapabilmek günümüz ekonomik koşullarında oldukça masraflı bir iş haline geliyor.
Bu yükü hafifletmek için bazı adımlar atmak mümkün. Öncelikle, toplum olarak bu geleneği biraz esnetmek, anlamına uygun hale getirmek gerekir. Taziyede yemeğe değil, manevi dayanışmaya odaklanılmalıdır. Mahalledeki komşular veya yakın akrabalar, taziye evine yemek götürebilir, ancak bu yemeklerin bol miktarda ve sürekli olması gerekmez. Sadelik ve ihtiyaca yönelik bir anlayış benimsenirse, cenaze sahiplerinin omzundaki yük de hafifler.
Ayrıca, yerel belediyeler ve yardım kuruluşları bu konuda bir adım atabilir. Bazı belediyeler zaten taziye dönemlerinde yemek desteği sağlıyor; bu uygulama yaygınlaştırılabilir. İhtiyaç sahipleri için bu tür organizasyonların varlığı, hem maddi hem de manevi bir rahatlama sağlar.
Kısacası, taziye evlerinde yemek zorunluluğu hissetmek yerine; acıyı paylaşmaya, maneviyata ve dayanışmaya odaklanmak en doğrusu olacaktır. Böylelikle, kayıp yaşayan ailenin üzerinde gereksiz bir yük oluşturmamış oluruz ve taziyelerin özüne uygun bir şekilde sürdürülmesine destek sağlamış oluruz.