“ ZİHNİMİZ AÇKEN MİDEMİZ DOYMAZ ”

 

Duygusal Yeme: Yemek Yemek Sadece Fiziksel Bir İhtiyaç Değil !

Günlük hayatın stresi, bazen bizi farkında olmadan bir paket cips ya da bir dilim pastaya yönlendirebilir. Hepimizin zaman zaman başına gelen bu durumun adı, duygusal yeme bozukluğu olarak bilinir. Peki, gerçekten aç olmadığımız halde yiyeceklere sarılmamıza ne yol açar? Duygusal yeme bozukluğunun arkasında yatan psikoloji, bu sorunun cevabını anlamamıza yardımcı olabilir.

Yemekle Duygular Arasında Nasıl Bir Bağ Var?

Yemek, sadece fiziksel açlığı gidermekten çok daha fazlasını ifade eder. Çocuklukta ödül olarak sunulan tatlılar, başarının ardından gelen kutlamalar ya da zor günlerin ardından sarıldığımız konforlu yiyecekler, yemekle duygularımız arasında güçlü bir bağ kurar. Zamanla, bu bağ daha karmaşık hale gelir. Duygusal yeme bozukluğu, yiyeceği bir baş etme aracı olarak kullanma eğilimiyle kendini gösterir. Stres, üzüntü, yalnızlık ya da kaygı gibi yoğun duygusal durumlar, kişinin yiyeceklerle kendini rahatlatmasına yol açabilir.

Beynimiz, özellikle şeker ve karbonhidrat içeren yiyecekleri tükettiğimizde, dopamin adı verilen bir kimyasal salgılar. Dopamin, bizi geçici olarak mutlu eder. Ancak bu mutluluk kısa sürelidir ve sorunların üzerini örtmekten öteye gitmez. Bir süre sonra, yiyecekten aldığımız bu geçici rahatlama, yerini pişmanlık ve suçluluk duygularına bırakabilir. Sonuç olarak, yeme döngüsü devam eder ve bu da duygusal yeme bozukluğunu daha da derinleştirir.

Duygusal Yeme Bozukluğu Psikolojisi: Duyguları Bastırmak

Duygusal yeme bozukluğu, genellikle zorlayıcı duygularla başa çıkma mekanizması olarak ortaya çıkar. Psikoloji, bu bozukluğu "duygusal açlık" olarak tanımlar. Kişi, duygusal olarak kendini boşlukta hissettiğinde, bu boşluğu doldurmak için yemek yemeye başlar. Ancak bu yeme davranışı, gerçek bir açlıktan çok duygusal bir tatminsizliğin sonucudur.

Duygusal yeme bozukluğu yaşayan bireyler, çoğu zaman duygularını bastırmak yerine, yiyeceklerle geçici bir kaçış arar. Bu da gerçek problemleri çözmek yerine onları daha da derinleştirir. Duygularını anlamayan ya da onlarla yüzleşmekten kaçınan kişiler, bu döngüye sıkışıp kalabilir.

Duygusal Yeme Döngüsünü Kırmak Mümkün Mü?

Duygusal yeme bozukluğuyla başa çıkmanın ilk adımı, bu davranışın farkına varmaktır. Hangi duyguların kişiyi yiyeceğe yönelttiğini anlamak, döngüyü kırmanın en önemli basamağıdır. Yani, gerçekten aç mısınız, yoksa stresli misiniz? Bu soruya dürüstçe cevap vermek, yeme alışkanlıklarını değiştirmek için güçlü bir başlangıç olabilir.

Duygusal yeme bozukluğuyla başa çıkmak için alternatif baş etme yöntemleri geliştirmek de önemlidir. Stresli bir günün ardından bir tabak tatlı yerine, yürüyüş yapmak, meditasyon uygulamak ya da bir arkadaşla konuşmak gibi aktiviteler, duygusal yükü hafifletebilir. Bunun yanı sıra, profesyonel psikolojik destek almak, bireyin duygusal tetikleyicilerini keşfetmesine ve sağlıklı başa çıkma stratejileri geliştirmesine yardımcı olacaktır.

Duygusal yeme bozukluğu, psikolojimizle yakından ilişkilidir ve çoğu zaman duygularımızı bastırmak için bir kaçış yoludur. Ancak, yiyeceklerle dolu bir mide, duygusal açlığımızı doyuramaz. Psikolojik farkındalık ve sağlıklı baş etme yöntemleriyle, bu döngüyü kırmak mümkündür. Kendimizi anlamak ve duygularımızla yüzleşmek, yiyeceklerle olan ilişkimizi de daha sağlıklı hale getirecektir.

UZM. KLNK. PSK. CIHAN YESILMEN KILINC