Yazar Esra Bahadır Cesar'ın kaleminden çıkan Emanetdar Ayasofya Dehlizlerinde, Türk tarihinin altın sayfalarından biri olan ve İstanbul'un Fethi'nin sembolü olarak kabul edilen Ayasofya Camisi'nin esrarlı öyküsünden yola çıkılarak yazılan, içinde fantastik ögeler barındıran ve gerçekle kurguyu son derece başarılı bir şekilde harmanlamış olan oldukça güzel ve sürükleyici bir roman. Okuyucu bu kitapta, canlı diyaloglar eşliğinde kitabın başkahramanı olan Yamaç'la birlikte kadim Türk tarihinin kutsal ölmezliğine doğru gizem ve gerilim dolu parametrik bir zamansal yolculuğa çıkıyor. Kitabın ilk bölümlerinde başta Yamaç olmak üzere kitapta adı geçen kahramanlar bize tanıtılıyor ve gittikçe artan merak ve heyecan unsurlarıyla okuyucu âdeta kitabın içine çekiliyor.
Emanetdar Ayasofya Dehlizlerinde isimli kitaptaki ana hikâyeye göre, insanlık çok büyük bir tehlike altındadır. Yeni Dünya Düzeni'ni hayata geçirmek isteyen küresel kraliyetçiler, tüm dünyanın merak ettiği iki bin yıllık mabedin altındaki efsanevî sarnıçta biyolojik bir robot üretmiş ve bu küresel projeyi hayata geçirmek için artık son aşamaya gelmiştir. Dünyayı yönetme iddiasında olan bu gizli ve derin güçler, bu biyolojik robot sayesinde sadece küçük bir azınlıktan meydana gelen seçkin ve saklı seçilmişlerden oluşan insanların hayatta kalabileceği bir dünya hayal etmektedir. Bu noktada Emanetdar'a yani Yamaç'a, tarihî bir sorumluluk düşer; Yamaç, Emanet'i kullanarak bu kötücül planı engellemek ve insanlığı bu büyük tehlikeden kurtarmak zorundadır. Bu zor görevde Yamaç'a, -Kuran-ı Kerim'deki Musa ve Bilgin Kul Kıssa'sına atıf yapılarak- kitapta "bilge" metaforuyla özdeşleştirilen Mehmet Dede yardımcı olacaktır. Kitabın başında okuyucuya tanıtılan Yamaç karakterinin böyle bir sorumluluğun altından kalkamayacağını düşünsek de yazar, klasik anlatılardaki “kahramanın sonsuz yolculuğu” temasından yararlanarak Yamaç'ta bir karakter dönüşümü yaratma yolunu tercih etmiş ve tip/karakter geçişinin başarılı bir örneğini vermiş. Bu prensibe göre başkahraman, uzun bir yolculuğa çıkar, bu aydınlanma serüveninde çeşitli engellerle karşılaşır, zamanla hayata başka bir perspektiften bakmayı öğrenir, olgunlaşır, anavatanına döndüğünde ise daha hümanist bir insan olur ve üzerine düşen misyonu başarıyla yerine getirir.
Ayasofya'nın mimarî yapısıyla ilgili önemli bilgilerin verildiği kitapta özellikle Yamaç ile dedesi Kadir Bey arasında yaşanan kuşak çatışmasına yüzeysel olarak değinilmiş olsa bile ortak inanç, tarih, kültür, toplumsal değer ve sembollerin kuşaklar arasındaki bu duvarı kolayca yıkabileceğine tanık oluyoruz. Popüler kültüre ve değerlerine ironik göndermelerin yapıldığı kitapta yer yer mizahi unsurlara da başvurulduğu gözlerden kaçmıyor. Eserin dil, üslûp ve estetik gibi açılardan standardın üstüne çıktığını da ayrıca belirtmemiz icap ediyor.
Ayasofya, Türk tarihinin en önemli mihenk taşlarından biridir. Bu kutsal yapı sadece Türk tarihinin değil insanlık tarihinin de en değerli inanç ve kültür hazinelerinin başında gelmektedir. Bu eşsiz mirası tanımak, korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak şanlı tarihimize ve ecdadımıza karşı olan en öncelikli sorumluluklarımızın başında yer alır. Tarihini ve değerlerini özümsemiş bir Türk gençliği, sahip olduğu potansiyeli de kullanarak gelecekte hayalini kurduğumuz “ Türkiye Yüzyılı” rüyasını gerçekleştirebilir.
Esra Bahadır Cesar’ın Emanetdar Ayasofya Dehlizlerinde adlı eserini, Ayasofya bu kadar gündemde olmazdan ve ibadete açılmazdan önce kaleme almış ve yayınlamış olmasını, bir hakkın teslim edilmesi bakımından, duyarlı bir aydının önsezisi ve ön görüsü olarak okuyucuların dikkatine sunmamız gerekiyor.
Emanetdar Ayasofya Dehlizlerinde, mutlaka okunması ve okutulması gereken, anne-babaların çocuklarına; öğretmenlerin öğrencilerine gönül rahatlığıyla salık verebileceği oldukça nitelikli bir eser.
İyi okumalar dileğiyle...