Modern hayatın yoğun hızı ve gündelik işlerin telaşesi yüzünden ne kendimize, ne ailemize ne de sevdiklerimize yeteri kadar zaman ayıramıyoruz.
Hepimiz, daha rahat ve daha konforlu bir hayat sürebilmek ve ailemizin yaşam kalitesini biraz daha yükseltebilmek için durup dinlenmeden çalışıyoruz.
Kapitalist dünya düzeni, bizi hep daha fazla çalışmaya, daha iyi bir kariyer yapmaya ve ekonomik olarak daha yüksek bir standarta ulaşmaya doğru sürüklüyor bizi.
En kötüsü de ne kadar çalışırsak çalışalım, mesleki kariyerimizde ne kadar yükselirsek yükselelim hiç doymak bilmiyoruz ve hep daha iyisini yapabilirim diye düşünüyoruz.
Oysaki ne çok şey kaçırıyoruz farkında bile olmadan. Hayatı, insanları, ailemizi, sevdiklerimizi ve kendimizi bile görmezden geliyoruz bazen. Bütün unsurlarıyla yaşamı ve yaşamın güzelliklerini erteliyor, hep "daha sonra, şimdi vakti değil" diyoruz ama bu "daha sonralar" hiç bitmiyor nedense.
Sevgilerde
Sevgileri yarınlara bıraktınız,
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz.)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi,
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz.
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği, aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz,
Yahut vakit olmadı.
(Behçet Necatigil)
Hayatın ve sevdiklerimizin değerini bilmek dileğiyle...