Artık Eylül bitmek üzere, Ekim kapıda. Kasım ve Aralık’ı saymıyorum çünkü o zamana kadar deprem nedeniyle hasarlı sayılan veya gerçekten hasarlı olan evlerine giremeyecekler, şimdiye kadar başlarını sokacak bir yer ile idare ediyordu. Ama artık kış geliyor ve bu insanların durumları hakkında henüz bir karar yok. Evleri yıkılacak mı, iyileştirilecek mi? Kimse bir şey bilmiyor. Kirada iken barındıkları yerleri yıkılanları ise tam bir Kaos bekliyor. Bakanlık hadi Şubat ve Mart büyük şaşkınlık yaşandı, ama sonraki aylarda maalesef bu işe çözüm bulamadı. Şimdi çok merak ediyorum, bu belirsizlik ile ilgili ne gibi plan yapıldı? Herhangi bir çalışma var mı? Var ise bunu Bakanlık mı yapacak, TOKİ’mi veya belediyeler mi? Doğrusu merak ediyorum.
İNŞAAT ODALARI VE MÜHENDİSLER NİYE SAF DIŞI BIRAKILIR
Bu konuyu ziyaretimize gelen AK Parti İl Başkanı Murat Çetin ve yönetim kurulu üyelerine de anlattım. Hatta aylardır ne kadar alınırsa alınsın, Gaziantep inşaat sektörünün oda başkanları ve yetkilileri ile bilgi alışverişinde bulunulmadığını söyledim. Dahası Vilayette düzenlenen toplantıda bir tek inşaat sektörü yetkilisinin davet edilmediğini ifade ettim. Buna ek olarak “Gaziantep’in bu yöndeki kaderini belirleyenler hep başka vilayetlerden gelen yeterli bilgiye sahip olmayan, şehri tanımayan, binalara yüzeysel bakarak rapor tutanlar dikkate alınıyor. Oysa onlardan daha deneyimli, daha liyakat sahibi bu şehirde binlerce mühendis var. Maalesef bunlar görmezden geliniyor ve yok sayılıyor. Sevgili Murat Başkan lütfen bu konuda inşaat sektörünün tüm bileşenleriyle bir toplantı yapın size neler olduğunu anlatsınlar. Bakın kış geliyor insanlar perişan olacak” dedim. Tabii kısmen de olsa bilgisinin olduğunu söyledi. Umarım bu söylediklerimi dikkate alır ve harekete geçer. Yoksa durum hiç iç açıcı değil…
MELİH’İN NOT DEFTERİNDEN:
Sosyal medyada bir değerlendirme yapmış sevgili Milletvekilimiz Melih Meriç. Peşinen söylemeliyim ki, seçimden sonra en hareketli Milletvekillerimizin başında yer almaya başladı. Doğrusu Melih Meriç’in Milletvekili seçildikten sonra “çok sahalara inemez, insanlara dokunamaz, aşırı efor sarfedemez” diyen benim gibi peşin hükümlü çok kimseyi yanılttığını söylemeliyim. Ya şu kadarını söyleyeyim; adam bizi haber manyağına çevirdi resmen. Yazsan her gün üç-beş haberini yapmamız lazım. Yazmasak ayıp ederiz. Yani işin gerçeği bizi her gün haberini yazmaya zorlayan vekillerin başında geldiğini belirtmeliyim. Haklarını yemeyelim Sermet Atay’da ciddi ciddi Gaziantep’in sorunlarına eğiliyor. Nokta atışı yapıyor. Bir de muhalefet Milletvekili olsaymış ortalık toz duman olurmuş valla. Haklarını yemeyeyim tabii, Mehmet Mustafa Gürban çok farklı kulvarda gündemde kalmayı başarıyor. Birde sağa sola çatmasa daha iyi olacak ama duramıyor, kanı kaynıyor mübareğin. Ne diyeyim ki. Sevda Karaca’da hızlı başladı, özellikle işçi kesiminin hak arayışında yanında oldu ama patronların hedefi olduğunu söylemeliyim. Bakın bir Melih’in not defterinden girdik nerelere gittik. Bunları yazdım diye sakın bazı Milletvekili arkadaşlarım bana gönül koymasın. Mesela AK Parti’den Sayın Abdülhamit Gül gerçekten çalışıyor, özellikle Gaziantep’in çözülmesi gereken sorunlarında çok büyük rol oynuyor. Belediyelerle müthiş ilişki içinde. Ama bahsettiğim nüanslarda yer alamıyor. Ağır abilik yapıyor bir nevi. Aslında yakışıyor da. Neyse ilerleyen süreçte bir Milletvekili gözlemi yapmalıyım galiba.
BUNDAN GÜZEL TESPİT YAPILAMAZDI
Evet, dönelim Melih’in not defterine. Birden böyle başlık atma aklıma geldi ve hoşuma da gitti. Tabii Sayın Melih Meriç, kendisine Melih diye hitap ettiğim anlamını çıkarmasın lütfen. Çünkü yazısına böyle bir başlık çok uydu. Ne yazmış Melih Meriç gelin birlikte yazdığı gibi düzeltmeden paylaştığım yazısını okuyalım:
“Sahadayım ve sırasıyla anlatayım gençliğin durumunu: Cepte para yok. Ebeveynine bağlı bir yaşam sürüyor. İşi yok. Ülkemizin ekonomik yapısı yeni istihdamı kaldırmıyor. Çünkü dışa ve ithalata bağımlı bir ekonomik durum söz konusu. Suriyeliler konusuna girmiyorum bile...! Gelecek hayalleri yok. Çünkü kaç üniversite bitirirsen bitir, kaç dil bilirsin bil, şayet siyasi bir desteğin yoksa geleceğin olmuyor. Hatta siyasi bağın varsa da bazen sana sıra gelmiyor. Çünkü daha öncelikli olan aileler vs. var. Beslenme yetersiz. Okullarda okuyan gençliğin o ucuz diyebildiğimiz yemekleri dahi yiyebilme imkânları kalmamış, yani birçoğu onu da yiyemiyor. Sosyal hayatları yok. Çünki sosyal hayat parayla oluyor. Sinemaya gidemez, tiyatro izleyemez, kitap okuyamaz, bir kafede çay içemez, bir parkta dolaşamaz. Bunların hepsini yapabilmeleri için cebinde parası olması lazım. Araştırma, inceleme, gezme ve tanıma şansları yok. Çünki, bunları yapabilmek için para lazım. Para yok. Aileler destek vermekte zorlanıyor. E bakıyoruz elimizde nasıl bir gençlik kaldı? Kendine güvenemeyen, yitik ve daha yirmili yaşlarda iken yaşlanan, hayatın olumsuz koşullarından etkilenen ve yaşam kahrından ihtiyarlayan bir gençlik. Elimizde ne kaldı? Bir an önce gelecek hayali kurabildiği, iş sahibi olabilmeyi umduğu ve bunun gerçekleşebilmesi için de yurt dışında yaşama şansından başka şansı olmayan bir gençlik! Yani, elimizde kalan koskoca bir HİÇ! Gurur duyabiliriz!
DURUN DAHA İŞİN BAŞINDAYIZ
Gaziantep FK için de birkaç satır bir şeyler yazacağım. Cuma günü bizleri çok sevindirdiler. Aylardır hasret kaldığımız sevinç ve mutluluğu bir arada yaşattılar. Sumudica’nın tekrar getirilmesini sağlayan Başkan Memik Yılmaz’ı tekrar hayata bağladılar. Memik Yılmaz sevinçten o kadar kendinden geçti ki, bir daha asla yapmayacağına inandığım heyecandan Sumudica’nın kucağına atladı, o da kollarıyla sarmalayıp havaya kaldırdı ve başkanın ayakları yerden kesti. Soyunma odası adeta bayram yeri gibiydi. Ya taraftarlar onlar bu işin en keyifli olanıydı. Bu galibiyet onlara Trafik rezilliğini, araçlarını park edecek alan bulamamanın eziyetini bile unuttu. Sahi ya Memik Başkan Allah aşkına insanlar maça geldiğinde o kadar geniş alan var, altta otopark var, niye bu kadar rezil edilir Allah aşkına buna bir el at diyorum. Bir sözüm daha olacak, o da Maxim'i yuhalayanlara. Bu adamı geldiği günden beri Gaziantep FK'ya yaptığı hizmete karşılık omuzumuza alıp gezdirsek az. Böylesine bir değeri sizlerin o öfkeyle yuhalamanızı asla hoş karşılamıyoruz. Neyse ki Sumudica bu yanlışı telafi yoluna gitti. Umarım tekrarlanmaz.
Gelelim son bölüme… Arkadaşlar şimdi İstanbulspor maçını hemen unutalım ve ayaklarımızı yere basalım. Topçusuyla, hocasıyla, çalışanıyla, yönetimiyle ve taraftarıyla. Asıl iş bundan sonra başlıyor. Kazanalım sevinelim ama havaya girmeyelim. Çünkü yapacak o kadar büyük iş var ki, önce arayı kapatalım. Bunun içinde doğru işler yapalım.
HEPİNİZE İYİ HAFTALAR