O yıllar güzel yıllardı.
Dutu ölbede, yoğurdu külekte, üzümü mahrada taşırdık
Şireyi mahmilde, odunu haznada saklardık.
Eve odun kömür alsak zembilde taşırdık.
Eti sokuda döver, hamuru teştte yoğurur, ekmeği tandırda yapardık.
Eşiklikte çimer, sıcaklarda damda uyurduk.
Saçı kille, bulaşığı külle temizlerdik.
Yemeği gaz ocağında pişirir, gaz lambasında aydınlanırdık.
Yün yatakta yatar, tandır başında ısınır, yer sofrasında karın doyururduk.
Kaplar bakır, yataklar yün, küpler toprak olurdu.
Saçlara kına yakılır, gözlere sürme çekilir, yanaklara allık sürülürdü.
Saçlar şimşir tarakla taranır, aş çirtikli sahanda yenirdi,
Bele kuşak sarılır, omza yağlık atılır, güzün gazel depelerdik.
Eşya eskimeden yenisi alınmazdı.
Pantolon yamasız giyilmez, uşakların her dediği alınmazdı.
Para galleye konur, şişeye kanne denir, pendire ayer çekilirdi.
Nazara kurşun dökülür, oğlan doğunca kapı daşlanır, bebek höllükte belenirdi.
Dam loğlanır, nane öfelenir, gıcıklık olsun diye “gercik gercik” gülünürdü.
Bir de düğünde “yahhh!” çekilir, zılgıt basılır, çeyiz giderken kız evinden bir şeyler araklanırdı.
Yünü yıkar, yorganı sırır ,pamuğu hallaca attırırdık.
Gelin evden çıkarken ağlar, dünya evine girince kaynanayı çatlatırdı.
İnsanların sözü senet, kredisi itibarıydı.
Haftanın altı gün çalışır, yedinci günü keyif ederdik.
Sahreye gider, kebabı yeller, bir hafta onun haneğini ederdik.
Öyle varlıklı değildik ama mutluyduk.
Dünyamız küçük, insanlarımız huzurluydu.
Ne çok unuttuklarımız varmış meğer!
Velhasıl…Eskiler dünde kaldı, hepsi de hayal oldu vesselam!
Ibrahim Alisinanoğlu-22.08.2024