Şu sırlar pek çok annenin ve babanın çocuklarından şikayetçi olduklarına şahit oluyorum.

“Çocuklar kural tanımıyor, laf dinlemiyor, çalışmıyorlarmış.”

Çok dertliler…Bir dokun bin ah işit!

“Cemali sözüyle/ Hisli celaliyle/ Git gide anneme benziyorum afitap” diyor şair!

“Armut dibine düşer” derler…  

Eskiden çocuklar yaşlanınca huylarıyla huslarıyla analarına babalarına benzerlerdi.

Ama o nesil mazide kaldı!

Günümüzde ebeveynlerine benzemek isteyen çocuk göremiyorum.

Onlar nev’i şahsına münhasır tipler,

Onlar hız ve haz çağının çocukları!  

Çocuklar okumuyorlarmış… 

Konuşurken, yazarken sözcükleri buduyorlarmış!

Tablet, bilgisayar, cep telefonu ellerinden düşmüyormuş!

Kafeye takılmayı, marka giyinmeyi, gezmeyi, hesapsız para harcamayı, kendilerini    göstermeyi seviyorlarmış!

Muhabbet etmektense bilgisayarda sörf yapmayı,

Kitap okumandansa sosyal medyada gezinmeyi,

Anasının çorbasını içmektense pizzayı, hamburgeri tercih ediyorlarmış!

Çalışmayı, sabretmeyi, şükretmeyi bilmiyorlarmış!

 Bencil, vurdumduymaz, kaygısız, sorumsuz, uyumsuz, tembellermiş!

 Şikâyet çok!

Pekiii..!....İyi hoş da bu çocuklar başka gezegenden mi geldiler ki ?

Bu çocukları bu hale kimler getirdi?  Soran var mı?

Doğduğu gün bebeği ana sütünden kesen, şefkatinden mahrum bırakan kim? Biz!

Anasının ninnisinden, ninesinin masalından, dedesinin öğüdünden uzaklaştıran kim?...Biz!

Yorulmasın diye çalıştırmayan…

“Ben göremedim bari evladım görsün” diye evladının her istediğini alan, şımartan kim?Biz!

 Sorumlu biziz, biz!

Çocuklarını el bebek, gül bebek cam bir fanusta büyüten bizleriz.

 Onlara alın teri dökmeden kazanılamayacağını …

Yaslara, hakka, hukuka uymanın toplumsal bir görev olduğunu,

Tasarruf yapmanın ekonomi, müsrifliğin cehalet, özentinin bir hastalık olduğunu öğrettik mi?

Çocuklarımızı bolluk içinde yaşatırken, arı gibi çalışmanın ibadet olduğunu…

En önemlisi de çocuklarımıza iyi insan, iyi vatandaş olmayı belletebildik mi? Hayır!

Karşımızda rahat konuşan, günlük yaşayan, kolay karar veren, çabuk vaz geçen cıva gibi bir nesille karşı karşıyayız.

Onlar kuralsızlık içinde kuralla yaşayan, masaya, yasaya, töreye ve geleneklere çok da bağlı kalmak istemeyen bir kuşak.   

Bunlar bizim çocuklarımız!  

Onlar akılsız, şuursuz, sorumsuz, tembel değiller!

Onların  içinde kabına  sığmayan  bir enerji , her şeyi yapma  arzusu var.

Onlar çok yönlüler…Öğrenme isteği ile yanıp tutuşuyorlar.

Biz, birey, toplum, aile, kurumlar olarak çocuklarımıza ne verdiysek, onu geri alıyoruz.

Ne ektiysek onu biçiyoruz. 

Çocuklarına hedef göstermeyen aile, toplum ve milletler başkalarına benzemeye mahkumdurlar.

Bizim kuşağın en büyük yanlışı, kendimizle   çocuklarımızı kıyaslamak oluyor galiba.

Yanıldığımız şu;

 Eskiden kırk yaşındaki adamı üstünü başı yakar diye ateşe göndermezlermiş!

Şimdiki çocuklar anlarından doğdukları andan itibaren teknolojinin merkezinde, iletişimin, bilginin kundağında besleniyor, sanal alemin ninnileriyle büyüyor, oyunlarıyla eğleniyorlar.

Biz dün cıncıklı gülle oynarken, bugün çocuklarımız   teknolojinin ürünü cihazlarla sanal alemde fink atıyorlar. Dünyayı avuçlarının içinde tutarken, zamanı kovalıyorlar.

Bazılarımızın Fark edemediği gerçek şu…

Her şey değişiyor. İnsanlar, toplum, çevre, kültür, nesil ve hayat değişiyor.

Şahsen ben de değişiyorum…babamdan ileri, oğlumdan geri olduğumu kabul ediyorum.

 Kabul etseniz de etmeseniz de gördüklerimiz ve yaşadıklarımız kuşaklar arası değişimin devir teslim töreni.

Biraz sıkıntılı bir geçiş dönemi ama…Olsun, bunun da altından kalkacağımıza inanıyorum.