Gaziantep’in her mevsimi güzeldir.

Ama sonbaharı daha bir başka güzeldir.

Sonbaharda sizi terleten, bunaltan sıcaklar yerini; teninizi okşayan, tatlı bir serinliğe bırakır.

İlkbaharın ardından gelen yazla başlayan diriliş, yaz boyunca renkten renge, kılıktan kılığa giren tabiat, sonbaharla birlikte duygularınızı coşturur, içinizi burkan hüzünlü bir sürece terk eder yerini.

Bir yaz boyu gününü dışarıda geçirenler sonbaharla birlikte yavaş yavaş açık havadan kapalı mekanlara doğru göçerken, Anteplinin tatlı telaşı, kış hazırlıkları başlalar birden.

Damlarda irili ufaklı; domates, biber salçası sinileri, balkonlarda, damlarda bir gerdanlık gibi iplere dizili rengarenk kurutmalıklar, çarşaf çarşaf bastık, şirin sucuk hevenklerinin görüntüleri Antep’i sanatçıların eserlerini teşhir ettiği açık hava sanat galerisine çevirir birden.

Yazın sıcak, gözleri kamaştıran parlak gökyüzü, Sonbaharla birlikte gri bulutların hâkim olduğu, kaflalar halinde kanat çırpan güvercinlerin uçuştuğu, Ufkunda hallacın attığı pamuk kümesi kar beyaz bulutların süslediği günlere terk eder yerini.

Gecelerinde sof dağından esip gelen yelle birlikte toprağın kokusu, suyun serinliği, derin karanlığın sessizliği sizi halden hale sokamaya yeter de artar bile.

Evin hayadını gölgeleyen arişten sarkan kiraz kırmızısı yediveren üzümler…Cilveleşen renklerin muhteşem ahenginin süslediği, ince  dalları yere basan al kırmızı narlar…Yeşilden sarıya, sarıdan alev kırmızısına dönen tiyekler arasına saklanmış buğulu mor Hönüsü üzüm salkımları… Bir oya   zarafetinde gözleri okşayan; yeşilin en alası, kırmızının en coşkulu tonlarında fıstık hevenkleri…Dalında bal küpüne dönmüş şirin deşti hayirler… Bir güzelin bölük bölük örülmüş sırma saçlarını süsleyen boncuklar misali  dallarından aşağıya doğru sıralanmış, süzülen zümrüdü yeşil zeytin taneleri sonbaharda Gaziantep’in güzelliğine güzellik katarlar.

Sonbaharda Gaziantep cennetten bir köşe olur.

Sonbaharda Antep’in eski mahallelerinin dar sokaklarında gezinirken tarihe şahitlik ederken, öteden gelen tanımadığınız birilerinin size selam vermesi, alışveriş yaparken size   ikram edilen bir bardak çay, tarihin gölgesine sinmiş bir kahvehanede yudumladığınız bir fincan kahve sizi geçmişin unutulan günlerine götürmeye yeter de artar bile.

Kavaklık ’ta, Erikçe ’de, Dülük’ te  can suyu kesilen ağaçların dallarından yer çekimin cazibesine kapılıp döken yapraklıların bir halı gibi ağaçlar altına yayıldığı sonbaharda ,  gazel tepeleyen  insanların peşi sıra kovalayan yaprakların şarkısını dilemek, ayak üstü dostlarla yarenlik etmek, emin olun felekten çaldığınız günlerden biri olur.

Sonbaharda Gaziantep, bir topak Antep pendiri yanında, sıcacık küncülü dırnaklı ekmekte dimağı çatlatmaktır. Bir bardak demli çayda dostluğu tazelemek, bir tas dabanı yağlı beyanda lezzetin harikalar diyarında dolaşmaktır.

Sonbaharda Gaziantep yaşadığını hissetmektir vesselam!