İnsan yemek yediği kaba pisler mi?... Pisler!

İnsan bindiği dalı keser mi? Keser!

35 yaşlarında bir beyefendi (!) gece saat 22.00 sularında, pahalı, son model arabasıyla şehir içinde giderken, içtiği soda şişesini otomobilin penceresinden dışarı fırlattı!

Gördüm! Dayanamadım…

Sorumlu bir vatandaş olarak uygun bir dille yapılanın yanlış olduğunu anlatmaya çalıştım!

Aldığım cevap; “sana ne? “Oldu!

Maşallah, adamda kelle yerinde!... Ama;

Adam pişkin, adam yüzsüz…

Adam laubali, adam görgüsüz…

Adam yasa tanımaz,

Kural bilmez hadsiz!

Muhteremin(!) üstünde kılık kıyafet marka!...

Medeniyet maskesi takmış edepsiz.

Bindiği otomobil milyon dolarlık,

Oturduğu ev büyük ihtimalle, saray yavrusu!

Şımarıklılığı kirli Servetinden,

Edepsizliği cehaletinden,

Gücü sırtını dayadığı ayısından aldığı belli.

Valla biz ayıp-atep bilerek büyüdük!

Yanlış yapsak yüzümüz kızarır, dilimizi yutardık.

Laf işitmekten, hadsizlikten korkardık.

Ama adam o kadar edepsiz ki yanlışını kabul edip özür dilemek yerine…

Neredeyse beni suçlu ilan edecekti yavşak!

Böyle sorumsuzları görüp de dert sahibi olmamak mümkün değil Azizim!

Ben bu memleketliyim!

Burada doğdum… Burada büyüdüm.

İnsan olmayı, edep ve terbiyeyi önce ailemden…

Sonra yaşadığım şehirden, mahallemizden belledim.

“Temizlik imandandır,

Ama bu adam imansız!

“Arslan yattığı yerden belli olur”

Bu adam leş kargası!

Bazen “başımı alıp buralardan gidesim, bir dağ başında insanlardan uzak yaşamak geliyor içimden.

Çok değil birkaç dakika sonra; “nereye gidiyorsun oğlum?” diyorum; kendi kendime. 

Pek çok şey canımı sıksa da gönlüm demir atmış bir kere buralara bırakıp gidemiyorum.

Sevsem bir türlü sevmesem ayrı bir dert.

Benimkisi karasevda; atsam atamıyorum, satsam satamıyorum,

Gönlüm bu güzele düşmüş vazgeçemiyorum.

Ben de bilemiyorum ne edeceğimi!

“Eyi olur zaaar!” diyor, avutuyorum kendimi.

Hadi hava sıcak…Trafik yoğun…Dert çok!

Ama medeni olmak, kurallara uymak…

İnsan kalmak bu kadar mı zor be hemşerim!