Okullar açıldı.

Okullar açıldı açılmasına da okul, öğretmen, öğrenci, okul idaresi, eğitim ve öğretim anlayışı bizim bildiğimiz gibi değil artık.

Eskiden eğitim; öğretmeni, öğrencisi; masası, sandalyesi, sıraları, tabloları, haritaları, kitaplığı, geometri aletleri ve çevresiyle birlikte bir bütündü.  

Sınıfta öğrencinin sırasında defteri, kitabı, kalemi silgisi yer alırdı.

Nerede olurlarsa olsunlar öğrenciler kendilerini belli eder, öğretmenler de varlıklarını hissettirirlerdi.

Şimdilerde sınıflara girince ilk göze çarpanlar; video projektörler, akıllı tahtalar, mobil araçlar,

Bunun yanında. Internet, e-kitaplar, ses ve görüntü ağları ve çevrimiçi sosyal ağlar.    

Her öğrencinin elinde bir tablet…

Her öğrencide bir cep telefonu!

Çocuklarımız artık tebeşiri tanımıyor…

Kara tahtayı kullanmıyorlar!

 Haritayı, sözlüğü, imla kılavuzunu okuyamıyor…

Geometri aletleri ne işe yarar, nasıl kullanılır bilemiyorlar.

 Okullarda gruplar arası münazaralar…  

Felsefi konuşmalar yok!

Çocuklar kitap okumuyor,

Güzel konuşamıyor, güzel yazı yazamıyorlar!

Meramlarını anlatmakta zorlanan bir nesil yetişmekte!

Çarpım tablosunu bilen,  

İki rakamı zihinden toplayıp çıkaran yok!

Sınavlar test, ödevler dijital.

Çocuklar kâğıda, kitaba dokunmuyor, mürekkebin kokusunu tanımıyorlar! 

Yeni teknolojiler bilginin kaynağına ulaşımda kolaylıklar sağlasa da sınıf ortamında kitabın, öğretmenin, eğitim araçlarının yerini tutamadığı bir gerçek. 

Aktif, katılımcı ve araştırmacı eğitime imkân vermeyen bu sınıflar; fırsat eşitliğini ortadan kaldıran, ezberci, yaratıcılıktan uzak, zekâ gelişimini yavaşlatan, üreten değil tüketen insan tipine zemin hazırlıyor gibi.     

Çocuğun eline tebeşir verip ona tozunu solutmadan, kırlara çıkarıp tabiatla buluşturmadan, çiçeklerini koklatmadan, tarihi ören yerlerini gezdirmeden, müzelerini, kütüphanelerini tanıtmadan geliştiremezsiniz.

Kültürlerini sevdiremez, insanlarını tanıtamazsınız.

Kaş yapalım derken göz çıkartmayalım!

Yeni teknoloji destekli eğitim, öğretenin ve öğrenenin yeterli bilgi, beceri ve donanıma sahip olmamaları, araçların amacına uygun kullanılmaması halinde, yarar yerine, büyük kayıplara neden olabileceğini görmek lazım.   

Ne gariptir ki…Yüzyılın son çeyreğinde, teknolojinin zıpladığı bu çağda…     

Dünyaca ünlü teknoloji devlerinin sahipleri, çocuklarını   kendilerini teknolojiden tamamen arındırmış okullarda eğitim almalarını tercih ediyorlar.

Okullara cep telefonlarını sokmuyorlar.

 Biz inatla sınıflarımızı teknolojinin ürünlerine teslim ederken, onların geleneksel eğitim sistemi ve araçları içinde ısrarla kalmak istemelerinin bir nedeni olabilir mi?

Hep birlikte düşünelim bakalım.

Yeni eğitim-öğretim yılı tüm eğitim camiasına hayırlı uğurlu olsun.