13 yıl oldu…
Evet, tam 13 yıl… İç savaştan kaçan Suriyelilerin Türkiye’ye sığınmaya başlamalarının üzerinden 13 yıl geçti.
13 yılda neler olmaz ki…
13 yıl öncenin bebeği artık ergenliğe girmek üzere…
13 yıl öncenin genci artık olgun bir baba…
13 yıl öncenin orta yaşlı adamı bugün yaşlı bir adam…
Bu 13 yıl içerisinde Suriye’ye en yakın komşu illerden birisi olarak Gaziantep, maalesef mülteci yoğunluğunu en fazla yaşayan ve hisseden illerden birisi oldu.
Gaziantep, Hatay, Kilis ve Şanlıurfa…
Suriyelilerin ilk geldiği günleri hatırlıyorum. Kendi adıma söylemem gerekirse, hepsine savaştan ve bir zalimin elinden kaçan mazlumlar olarak baktım…
Komşuda yangın varsa o yangının senin evine sıçramaması mümkün değil olgusuyla mülteci akınını geçici olarak değerlendirdim…
Ama geldiğimiz noktada yaşadık ve gördük ki maalesef, sorun mülteciye kucak açmaktan çıktı, Gaziantep, Kilis, Hatay ve Şanlıurfa’nın neredeyse demografik yapısının değişmesi noktasına geldi…
Gelenlerin tamamı burada kalıcı olmanın dışında, ülkesine dönme kapılarını tamamen kapattı.
Bu dört il içerisinde sanayi kenti olması ve iş sahasının genişliğinden dolayı Gaziantep çok daha büyük risk altında… İşsiz kalan her mülteci için Gaziantep artık en önemli kapı…
Suriye meselesi artık o kadar büyüdü ve ciddileşti ki, mülteci meselesine “Mazlum ve din kardeşi” bakış açısıyla yaklaşanlar bile bıçak kemiğe dayandı demeye başladıysa, aslında sözün bittiği yerdeyiz.
Evet, sözün bittiği yerdeyiz…
Gaziantep için Suriye meselesi artık halledilmesi gereken en önemli sorundur… Geçtiğimiz günlerde 41 sivil toplum örgütünün yapmış olduğu geniş kapsamlı Suriyeli araştırması aslında bir çok şeyin özeti.
En vahimi, bugün kentin farklı noktalarında gettolaşan Suriyelilerin, yarın kentte söz sahibi duruma geçecek olmaları.
Açık açık konuşalım, devlet-hükümet ne derseniz deyin Suriyelilerin entegre edilmesi konusunda doğru politika uygulayamadı. Daha doğrusu bırakın Suriyelilerin Türkiye’ye entegre edilmesini, Gaziantep, Hatay, Kilis ve Şanlıurfa gibi illerde, tam tersi toplumun bazı kesimlerinin Suriyelileştiğini görüyoruz.
Hani bir tekerleme var ya, ‘’Siz Çekoslovaklaştırdıklarımızdan mısınız yoksa Çekoslovaklaştıramadıklarımızdan mısınız?’’ diye…
Biz de, siz Suriyelileştirdiklerimizden misiniz yoksa Suriyelileştiremediklerimizden misiniz desek herhalde abartı olmaz…
Suriyelileri Türkleştireceğimize, bizler hızla Suriyelileşiyoruz…
13 yıldır Suriyeli sorunumu en derinden yaşayan Gaziantep’te, bu kadar karamsarlığa rağmen küçük bir umut ışığı gördüğünü de belirtmem gerek…
Önce 41 STK’nın çıkışı, ardından CHP Gaziantep milletvekili Melih Meriç‘in Suriyelilerin gettolaştığı bölgelerden çektiği görüntüleri sosyal medyada paylaşıp Türkiye’ye duyurması…
Bildiğim kadarıyla çarşamba günü de Gaziantep Ticaret Odası Başkanı Tuncay Yıldırım’ın bu konuyla ilgili çok önemli bir basın toplantısı olacak…
Gaziantep’te artık kiminle konuşsam Suriyeli meselesinden dert yanıyor. Tabii ki sadece dert yanmakla kalmamalı, çözüm odaklı olunmalı…
Gaziantep’in ve bölgenin huzurlu bir geleceği için şu kesin ki, Suriyeli veya mülteci sorununa kökten bir çözüm bulunmalı. Kim ne yapacak nasıl yapacak bilemiyorum ama tek isteğimiz ve beklentimiz bu sorunun çözülmesi…
Beklentimiz bu yaraya pansuman yapılması değil, neşter vurulması…