Arapça’dan dilimize yerleşen bir kelime biat… Yöneten ile yönetilenler arasında yazılı olmayan, ama var olduğu kabul edilen itaat anlaşması. İtaat etmek; yani boyun eğmek, söz dinlemek…
Biat kültürü, lidere kayıtsız, koşulsuz bağlı insanlar yetiştirir. Bu insanlar sorgulayamaz, başkaldıramaz, itiraz edemez. Bu toplumlarda sorgulayanlar, itiraz edenler, başkaldıranlar da asla hoş karşılanmazlar.
İslam’ın dayandığı önemli ilkelerden birisi olan biat ilkesine, insanoğlu zaman içerisinde siyasal nitelik kazandırdı. Toplulukları yönetmek için kullanılan bir araç oldu. Nitekim İslamiyet ile birlikte biat kültürü, Osmanlı gücünün temel taşlarından birini oluşturuyordu.
Duygulara hükmeden bu kültür sayesinde, ülkenin insanları, insan gücüne dayalı fetih çağlarında, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi konumuna koyduğu halife padişahın emirlerini, canları pahasına yerine getiriyorlardı. Bu da savaşlarda büyük üstünlük sağlıyordu.
**
Ancak Avrupa’da feodal düzene başkaldırıp, rönesans ve reformlarla, bilim ve aklın ön plana çıkarılması, düzeni değiştirdi. Bilek gücünün yerini akıl gücü aldı. Bilek gücünün yerine akıl gücünü yerleştiremeyen Osmanlı, savaşlarda eski başarılarını tekrarlayamaz oldu.
Çünkü biat kültürü buna izin vermiyordu. Özgür, sorgulayıcı, analitik düşünce sisteminin yerleşmesine, engel oluyordu bu anlayış. Batıda her gün yeni şeyler icat edilip, teknolojide dev adımlar atılırken, Osmanlı, medrese eğitimini reforme edemedi.
Hayatının anlamı, dünyadaki gücün tek hakimi padişahına biat etmek olan halkı da bunu hiçbir zaman sorgulamadı ve kaçınılmaz son gerçekleşti.
Türk halkının en büyük şansı; “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyen bir lideri, yine içinden çıkarması oldu.
**
Peki “Benim manevi mirasım, bilim ve akıldır” diyen kurucusunun mirasına ne kadar sahip çıktı bu ülkenin vatandaşları?
Bugün sokak röportajlarında her şeyden şikayet ederken, konu liderine geldiğinde ona laf ettirmeyenler, biat kültürünün hala devam ettiğini gösteriyor bize.
Her türlü iktidar destekçilerinden bahsediyorum; 13 yılda defalarca seçim kaybetmiş liderini “Ama dürüst. Ama kendisi çok çalıştı.” diye savunanlar da farklı bir kültürün etkisinde değil aslında.
“Mezarlıklar vazgeçilmezlerle doludur.” sözünü her fırsatta kullanan, ama sıkıştığımızda da “Başka adam mı var?” sözüne sığınan bir toplumuz.
Kolaycıyız yani.
Zaten en kolayı değil mi biat etmek?
Gücün yanında yer almak, gücün nimetlerinden faydalanmak.
**
Neden ben bedel ödeyeyim, neden ben zarar göreyim?
Benzine zam haberine, tepki göstermek yerine, son kez zamsız fiyattan almak için istasyonlarda saatlerce sıra bekleyenler,
Cep telefonunda yurtdışı harcının 20 bin TL’ye çıkarılmasına sessiz kalıp, gümrük kapılarında uzun kuyruklar oluşturanlar,
Son kez zamsız fiyattan evine stok yapmak için market raflarını boşaltanlar,
Bu kültürü yaşatacaklar sonsuza kadar…
**
Çünkü Biat kültüründe önemli olan, lider gibi görünse de;
Asıl özne “Ben”dir.
Önemli olan lidere değil, güce yakın olmak, nimetlerden faydalanmaktır.
Ben işimi göreyim, ben kötü olmayayım, ben zarar görmeyeyim…
Benim için mücadeleyi de başkaları yapsın.
Siz mücadele ederken, ben faydalanmaya devam edeyim.
Hasbelkader güç odağı, değişirse mi?
O zaman da yaşasın yeni Kral…