Yeni bir yıl, yeni umutlar… Herkesin dilediği, güzel bir başlangıç yapmak, geçmişin yüklerinden kurtularak hayata taze bir sayfa açmaktır. Ancak 2025’in ilk günlerinde, ne yazık ki umutları gölgeleyen bir tablo çizdi. Ülke genelinde temel ihtiyaçlardan konut fiyatlarına kadar her alanda gelen zamlar, vatandaşı derinden etkiliyor. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, Gaziantep’te konut fiyatlarında ve kiralarda yaşanan astronomik artış.
2024’ün son günlerinde ilan sitelerine baktığımızda, satılık ev sayısının 7 bini geçtiğini görüyorduk. Ancak yeni yılın ilk günlerinde bu sayı dramatik bir şekilde yarıya düştü. Bu, sadece bir tesadüf mü, yoksa bilinçli bir hareketin sonucu mu? Görünen o ki, bazı fırsatçılar satılık evleri geri çekip zam yaparak yeniden listelemeye hazırlanıyor.
Bu sorunun cevabı, aslında sistemin kendisinde saklı. Emlak piyasasının serbest bir pazar olduğu doğru, ancak bu pazarın denetimsizliği, fırsatçılığa kapı aralıyor. Bazı emlakçılar, piyasayı manipüle ederek fiyatları artırıyor. Öte yandan, ev sahipleri de “komşu şu fiyata sattı, benimki neden daha düşük olsun” diyerek bu çarkın bir parçası haline geliyor.
Konut fiyatlarındaki bu ani artış, sadece bir kesimi değil, tüm şehri etkiliyor. Kiralar yükseliyor, dar gelirli ailelerin barınma ihtiyacını karşılaması neredeyse imkânsız hale geliyor. Ayrıca, bu fiyat artışları şehirdeki sosyal dengeleri de bozuyor. Göç alan bir şehir olan Gaziantep’te, barınma krizine bağlı olarak ekonomik ve sosyal sorunların artması kaçınılmaz.
Vicdan Nerede?
Yeni yıl, sadece takvimde bir değişiklik değildir; aynı zamanda insani değerleri sorgulamak, daha iyi bir gelecek için adım atmak anlamına gelir. Ancak bazı fırsatçılar, vicdanlarını bir kenara bırakarak kendi çıkarları uğruna toplumun refahını zedelemekten çekinmiyor. İnsanların barınma gibi temel bir hakkını bu kadar kolay sömüren bir düzen, ne ahlaki ne de insani değerlerle bağdaşır.
Son olarak, yeni bir yıla fırsatçılık yaparak değil, insanlığımızı hatırlayarak başlamalıyız. Umutları tüketen değil, çoğaltan bir toplum olmayı öğrenmeliyiz. Çünkü bir şehrin ya da bir ülkenin refahı, sadece ekonomiye değil, vicdanın rehberliğine de bağlıdır.