İnsanoğlu ancak hayallerinin itici gücü sayesinde zihnindeki sınırsız potansiyeli açığa çıkarabilir ve hayal kurdukça, arzulanan hedefin gerçekleşeceğine dair olan inancı güçlenir. Başarılı olabilmenin en basit formülü, en başta bir hayal kurmaktır. Bir hayal, insan zihninde canlandırılmadığı ve kurgulanmadığı sürece asla gerçeğe dönüşemez.
Toplumsal dinamiklerin, bilim ve teknoloji alanındaki gelişmelerin, yeni nesil kuşak üzerinde istenilen etkiyi ve karşılığı bulmuyor olmasını, hayatın doğal akışına uygun bir durum olarak değerlendirmek mümkün değildir. Kaldı ki kadim Türk tarihi, kültürü ve mitolojisi oldukça zengindir ve bu kutsal hazine, Türk gençlerinin hayal gücünü besleyecek kadar eşsiz bir varlıktır. Türk bilim, sanat ve kültür tarihindeki bu sonu gelmeyen birikim iyi öğrenilir ve iyi öğretilebilirse bu kaynağın, öğrencilerin ve gençlerin hayal dünyasının zenginleşmesine çok büyük bir katkı sağlayacağı şüphe götürmeyen bir gerçektir.
Tam bağımsız ve güçlü bir Türkiye hayali yenilenebilir, geliştirilebilir ve sürdürülebilir bir anlayışın somutlaştırılması ve reel hayata uygulanmasıyla mümkündür. Bu anlayışın ilk basamağı ise ilk önce, hayallere karşı vurulmuş olan zincirlerin kırılmasını sağlamaktır.
Hayaller sınırsızdır ve hiçbir hayal asla bir son değildir. Dünya durdukça her zaman yeni sözler söylenecek, yeni eserler verilecek, yeni yaratılar ve yeni buluşlar ortaya konacaktır.
Bu hakikat, Nâzım Hikmet'in "En Güzel" isimli şiirinde de edebî olarak âdeta ölümsüzleştirilmiştir:
En güzel deniz: henüz gidilmemiş olanıdır.
En güzel çocuk henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz: henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz: henüz söylememiş olduğum sözdür...