Osmanlı İmparatorluğu’nda Meclis deneyimi ilk kez 1876’da I. Meşrutiyetle gündeme geldi. Aralık 1876’da Kanun-i Esasi (Anayasa) devletin başkenti İstanbul’da ilan edildi. Osmanlı Devleti’ni bu denli etkileyen ve yönetim şeklinin kısmen de olsa yenileşmesine neden olan Anayasa farklı unsurları barındırmaktaydı. Halk ile yönetim arasında siyasi iktidarın şekli belirlenmiş, kısacası yöneten ve yönetilenlerin yerleri gösterilmiş ve bu da hukuk kurallarına dayandırılmıştı. 1909 yılında Anayasada birtakım değişiklikler yapıldı. Buna göre, Kanun-i Esasi, fert hürriyetine de değer vererek, fertler arasındaki eşitliği, şahıs hürriyetini, mal ve mesken masuniyetini, öğretim, basın, vicdan ve yargı hürriyetini esas almıştır. Ayrıca bu anayasa ile vatandaşlara dernek ve siyasi parti kurma özgürlüğü tanınmıştı.
1876 Anayasasına dayanarak, Osmanlı Devleti’nin ilk parlamentosu olan Meclisi Umumi açıldı. 18 Mart 1877’de toplanarak çalışmalarına başlayan Meclis-i Umumi, Büyük Millet Meclisi’nin açılışına kaynak teşkil eden seçim sistemini oluşturdu. 1908 yılından itibaren anayasada birtakım değişiklikler yapılmış ve bu değişiklikler meclise de yansımıştır. Meclis-i Umumi adı verilen ve ilk Osmanlı Parlamentosu olarak görev yapan meclis, Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Ayan olarak iki kısımdan oluşmaktaydı. Bunlardan halk meclisi niteliğinde olan ve halkın temsil edildiği kanat olan Heyet-i Mebusan birinci kısmı teşkil ederken, Padişah’ın görevlendirdiği kişilerden oluşan Heyet-i Ayan da ikinci kısmı oluşturmuştur. Meclis çalışmaları belli bir esasa bağlanmıştı. Heyet-i Mebusan kanun tasarılarını görüşür, sonra Ayan Meclisine ve oradan da Padişah’ın onayına sunardı. Mebusan Meclisi’nin üye sayısı her 50.000 Osmanlı vatandaşına bir mebus düşecek şekildeydi.
İlk Anayasa Kanun-i Esasi ile Padişah’ın yetkileri kısıtlanmakta birlikte Padişah yine de üstün yetkilere sahipti ve Meclis’i feshetme yetkisi vardı. 24 Nisan 1877’de Rusya Osmanlı İmparatorluğu’na savaş ilan etmiş, (93 Harbi) Rus Ordusu Ayastefanos’a (Yeşilköy) kadar gelmişti. Ayastefanos Antlaşması’nın hazırlıklarının yapıldığı sırada Meclis-i Vukela (Bakanlar Kurulu) 10 Şubat 1878’de Padişah’a bir yazı ile Meclis’i kapatmasını önerir. Meclis-i Vukela yazısında, Antlaşma’nın Meclis’te görüşülmesinin zaman alacağını belirterek, Meclis’in kapatılmasını istemiş, açıkça Meclis denetimin önüne geçilmiştir. Abdülhamit 13 Şubat 1878’de Meclis’i kapatır. Meclis kapalı iken Ayastefanos (3 Mart 1878) ve Berlin (13 Temmuz 1878) Antlaşmaları imzalanmış ve İmparatorluk çok büyük ve değerli topraklarını kaybetmiştir. Duyun-u Umumiye’nin kurulması, Ermeni İsyanları, Balkanlar’daki bağımsızlık hareketleri, 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı gibi acı olaylar Meclis’in kapalı olduğu döneme rastlamaktadır.
23 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet ilan edildi. Kasım 1908’de, Meclis-i Mebusan seçimlerine başlandı. İttihat ve Terakki partisi seçimleri kazanmasıyla birlikte 17 Aralık 1908 günü Meclis-i Mebusan üçüncü kez yeniden göreve başladı. Meclis Başkanlığına getirilen Ahmet Rıza yaptığı teşekkür konuşmasında; ‘‘Egemenliğin topluma geçtiğini, II. Meşrutiyetin ilanı ile ulusal egemenliğin güçleneceğini ve bundan böyle Padişah’ın iradesinin değil de, Milli İradenin topluma egemen olacağını’’ duyuruyordu.
Meclis’in kapanması Ağustos-Kasım 1914’te yeniden gündeme gelir. İmparatorluk yaklaşan Dünya Savaşı’nda İtilaf Devletleri’ne başvurmuş, bu devletlerin Osmanlı Devleti ile ittifaka yanaşmamaları üzerine iktidardaki İttihat ve Terakki (İTP) 2 Ağustos 1914’te Almanya ile gizli bir ittifak anlaşması imzalamış ve aynı gün Meclis kapatılmıştır. Söz konusu Anlaşmadan Sadrazam Sait Halim Paşa, Harbiye Vekili Enver Paşa, Dahiliye Vekili Talat Paşa ve Meclis Başkanı Halil Bey’den başka kimsenin haberi yoktur.
Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşı’nda yenilmesi ve 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasından sonra Sultan Reşat 21 Aralık 1918’de Meclis’i feshetmiştir. Son Osmanlı Meclis’i Meclis-i Mebusan ise Mustafa Kemal Paşa’nın Ulusal Kurtuluş Hareketi’nin baskısı ile kapanışından bir yıl, 22 gün sonra 12 Ocak 1920’de açılmıştır. Aralık 1918-Ocak 1920 dönemi tarihimizin en acı olayları yaşanmış; bu dönemde yurdumuz işgal edilmiş, içeride isyanlar çıkartılmıştı.
12 Ocak 1920’de açılan son Osmanlı Meclis’i 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgali üzerine Padişah tarafından 11 Nisan 1920’de feshedilmiştir.
TBMM 103 Yaşında
TBMM’nin kuruluşu ve TBMM Hükümeti denilince “Millî Egemenlik” akla geliyor. Atatürk, Türk milletinin tam bağımsızlığa, huzur ve refaha sahip olması, devletin millet egemenliği esasına dayandırılması, aklın ve ilmin rehberliğinde çağdaş uygarlık düzeyine çıkarılmasını hedeflemişti. Türk devriminin diğer ülkelerde yapılan devrimlerden ayrılan en önemli özelliği diğer bütün devrimler gibi mevcut krallık ya da monarşiye karşı yapılmış bir devrim değildi. İngiliz emperyalizmi ve batılı kuvvetlerle savaşan, onları yurttan kovarak Bağımsızlık Savaşı’nı kazanan Türk mucizesi, Türk zaferini Türk devrimi ile taçlandırdı.
Güçlü bir devleti öngören Atatürk'e göre, Türk Devleti'nin dayandığı esaslar, tam bağımsızlık ve kayıtsız şartsız millî egemenliktir. Atatürk tam bağımsızlığı, "siyasî, malî, ekonomik, adlî, askerî, kültürel, kısaca her hususta bağımsızlık ve serbestlik" olarak tanımlar. Millî egemenlik ilkesinin oluşmasını sağlayan Amasya Tamimi’nin "Milletin azim ve kararı" ve Erzurum Kongresi'nin bir ürünü olan "Millî Kuvvetleri Amil ve Millî İradeyi Egemen Kılmak" esası, Sivas Kongresi'nde millet temsilcilerinin oybirliği ile kuvvetlendirilmişti. Sivas Kongresi esnasında millî hareketin organı olarak İradeî Milliye gazetesi yayımlanmıştı.
27 Aralık 1919'da Ankara’ya gelen Mustafa Kemal, 10 Ocak 1920’den itibaren Hâkimiyet-i Milliye gazetesini yayımlamaya başlamıştı. 20 Ocak 1921 tarihli Anayasa ise "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, idare usulü halkın kendi kendini idare etmesi esasına dayanır" şekli ile TBMM tarafından benimsenmişti. Fakat Atatürk'e göre tam bağımsızlığın ve millî egemenliğin gerçekleşmesi ekonomik güce de bağlıydı.
Atatürk şöyle diyor; "Kuvvetliyiz, ordularımız kuvvetlidir. Ordularımızı yaratan, ordularımızı vücuda getiren milletimiz kuvvetlidir. Bu milleti yaşatan bu vatan sonsuz doğal zenginliklere ve verimliliğe sahiptir, kuvvetlidir. Fakat efendiler, bu kuvvetlerin üstünde bir kuvvetimiz vardır ki, o da millî egemenliğimizi idrak etmiş ve onu doğrudan doğruya halkın eline vermiş, halkın elinden tutmuş ve tutabileceğimizi gerçekten ispat etmiş olmaktır."
Ağaoğlu Ahmet, 12 Mayıs 1922 tarihli Hâkimiyet-i Milliye gazetesindeki makalesinde; "Menşe itibarlı dünyanın en meşru hükümeti olan Ankara, mahiyet itibarı ile gerek dinen, gerek örfen en makbuludur. Çünkü hâkimiyet ve irade-i milliye usullerine mebnidir" diyor.
Atatürk’e göre; "Türk milleti yeni bir iman ve kesin bir millî azim ile yeni bir devlet kurmuştur bu devletin dayandığı esaslar "tam bağımsızlık" ve "kayıtsız şartsız millî egemenlik"ten ibarettir.
TBMM’nin 103. yaşı ve “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak kutlu olsun!