Türkçede ad, bir kimseyi, bir şeyi anlatmaya, tanımlamaya, açıklamaya, bildirmeye yarayan söz ve isimlerdir. Yer adları, onları yaratan ve kullanan milletlerin, kutsallaştırdığı ve vatan tuttuğu toprağın “Tapu Senetleri”dir.
“ Gaziantep İli Yer Adları Üzerine Bir İnceleme” adlı eserimizde Gaziantep ve çevresindeki yer adlarının günümüze kadar birkaç isim değiştirdiğini hatta ilk adın taşıdığı tarihî, kültürel ya da coğrafi ögelerden uzaklaşıldığı tespit ettik. Bazı ilçe, köy, mezra, belde, mahalle, semt ve sokak adlarının yüzyıllar öncesinden günümüze kadar yaşatıldığı gözlemledik.
Şehrimizdeki mahalle, cadde, sokak adlarımızın kimler tarafından verildiğini ya da hangi tarihi kişinin, olayın ya da yaşanmışlığın izlerini taşıdığını hiç düşündünüz mü? Bu soruya cevap verebilmek için şehrimizdeki birkaç mevki ve mahallenin adlarının tarihçesine yer vereceğiz.
Ballık (Balık) - Balıklı : Günümüzde Yavuzeli ilçesine bağlı “Ballık Köyü”, daha önce Gaziantep'in bir ilçesi iken, günümüzde il olan Kilis'e bağlı “Balıklı” köyü ile Gaziantep Nurdağı ilçesine bağlı “Balıkalan” adlı köyler Türkçe “Balık” sözünden kaynaklanmaktadır. “Balık (Balık)” sözü, Türk destanları devrinden beri varlığını sürdüren ve İslamiyetten önce Türkler tarafından “Şehir, kale, sığınak, saray, balçık, çamur” anlamlarında kullanılmıştır. Balık sözü, Türklerde oymak ve boy adı ile şehir adı olarak da bilinmektedir. Prof. Dr. Hasan Eren Türkçe balık sözünün yer adı olarak büyük bir yaygınlık kazandığını belirtirken Balıkalan (Gaziantep), Balıkbaşı (Muğla), Balıkçı(Trabzon), Balıkhisar (Ankara), Balıklı(Amasya, Balıkesir, Çanakkale, Gaziantep, Giresun, Ordu, Manisa, Trabzon) örneklerini vermektedir. Balıklava (Konya), Balıcak (Zonguldak) adlarında balık sözünün saklandığına dikkat çekmekte “Daha açık bir deyişle bu adda dilimizde deniz, göl ve ırmaklarda balık yatağı olan yere verilen balıklava adı saklanmıştır.” demektedir. “Deniz, göl ve ırmaklarda balık yatağı olan yer” anlamındaki Balıklava, Balıklağı sözlerinin yerel ağızlarda kulak biçimini aldığını belirtmektedir. Kulak sözünün yerel ağızlarda ‘yağmur ve sel sularının toplandığı çukur’, ‘su yatağı’, ‘akar suların karaya giren yerleri’, ‘göllerin karaya giren sivri bölümleri’ gibi anlamlar aldığını belirten Eren, diğer anlamlarını da vermektedir. Buna göre, ‘dere veya gölden tarlaya alınan suyun ağzına’ da kulak adı verilmektedir. Ağızlarda “akar suların karaya giren ve durgunlaşan yerleri” de kulak adıyla anılmaktadır. Dar bir çevrede kullanılan, dibi görünmeyen, derin, doğal kuyuya verilen yer kulağı adı da ilginç bir veridir. Gaziantep'te “Balık” kelimesine üç yerde rastlanmaktadır. Gaziantep hükümet konağı civarındaki bir semtin adı “Balıklı”dır. Gaziantep’te halk arasında Balıkağan, Balıklığ olarak bilinen “Balık” sözünün ikinci anlamı Divanü Lûgati’t-Türk’te “Çamur” biçiminde yer alır.
Kayacık : Ülkemizde yer adlarında genellikle kaya adına -ca, cı(lar), -lar, -lı(bağ/boğaz/dere/göz/kale/köy/pınar/su), -lık(kale) ekleriyle ağıl, ağzı, altı, arası, ardı, arkası, bağ, balı, başı, belen, bey(i/li), boğaz, boğazı, boyun, burnu, burun, bükü, büvet, dağ, delen, deler, dere, dibi, döven, eli, elması, geçit, gediği, göze, güney, hisar, ışık, içi, kent, kesen, kışla, kışlak, köprü, köy, oğlu, önü, ören, pınar, su(suyu), tepe, üstü, yolu gibi ikinci adlar eklenmektedir.
Gaziantep’te “Kayacık” adıyla anılan bir mahalle vardır. Oğuzeli ilçesine bağlı bir köy “Kayacık” adını almıştır. İslahiye ilçesinin bir köyü de “Kayabaşı” adını taşımaktadır.
Sinler : Sinler sözü, sin ve çoğul eki -ler’dan oluşmuştur. Eski Türkçe sın sözü, “mezar” anlamındadır. “Mezarlar” demek olan sınler sözü, zamanla sinler'e dönüşmüştür. Birkaç yıl öncesinde “Gaziantep Fuarı" olarak bilinin ve günümüzde alışveriş merkezi olan bu semte “Sinler” adının verilmesinin nedeni eskiden burada birkaç mezarın yer almasıdır.
Şehreküstü : “Şehreküstü”, Gaziantep'in en eski semtlerinden biridir. Rivayete göre bir zat, asıl şehir kale civarında iken şehre küsüp, buraya yerleşmiş, bu sebeple de bu semte “Şehreküstü” denilmiştir. Semtin adı günümüzde “Şehreküstü” olduğu ve resmî kayıtlarda bu biçimde yer aldığı hâlde, halk “Şaraküstü” biçiminde telaffuz etmektedir.
Tingönü : Gaziantep'te şimdi park hâline getirilen ve eskiden bir meydanın adı olan yere halk “Tingönü” derdi. Yazar Necdet Sevinç, eskiden bu semtte bir devlip, yani beygir gücü ile bulgur döven bir değirmen ve bu değirmenin önünde de büyükçe bir soku (havan) bulunduğundan söz ederek, “Bulgur serip kurutmakta kullanılan bu meydanın, kışın çamurlu bir alan hâline dönüşmesi muhtemeldir” demekte ve tengönü sözünün zamanla tingönü biçimine dönüştüğünü belirtmektedir. Eski Türkçe tenğ sözü, “Göl, bataklık” demektir. Öte yandan ting sözü de “Soku” anlamındadır. Bu yüzden halk buraya tingönü (soku önü) ya da tengönü (çamur önü) manasına gelen tengönü/tingönü adını vermiş.
Şeyhcan (Şıhcan) : 16. yüzyılda yaşamış Gaziantepli Divan şairlerimizden biri olan Şeyhcan’ın hayatı hakkında fazla bir bilgi yoktur. Şeyhcan adıyla bilinen mahallede, rivayete göre eskiden “Şeyhcan Tekkesi” varmış. Şeyhcan, bir iftiraya uğrayınca şehri terk ederek şimdilerde İsmet Paşa Mahallesinde bulunan yerde tekke yaptırmıştır. Şeyhcan’ın bir gazeli Gaziantep’te hâlâ ilahi olarak söylenmektedir.