Öncelikle şunu söyleyeyim. Sürekli Umut Yılmaz'ı yazmaktan mutlu değilim. Ama, öyle bir belediye yönetimi var ki, adeta her gün bizi yaz diye malzeme üstüne malzeme veriyor. 
İnanın edindiğim istihbaratlar bu yazdıklarımın onda biri... Öyle şeyler geliyor, öyle şeyler duyuyorum ki...
Mesala, ünlü bir işadamından, tamamen yasal olan bir işin imzası karşılığında binlerce TL bisiklet parası rüşveti istenmesini yazmıyorum...
Mesala, 10 yıldır çalışan işçinin iş sözleşmesinin, "Belediyenin parasını çaldı" denilerek feshedilmesini ve işten çıkartılmasını yazmıyorum...
Mesela, 14 Ağustos’taki 15 arazi satış ihalesinin 10 tanesinin aynı kişi tarafından alınmasını yazmıyorum. 
Mesela, Halk Tv canlı yayını için Gaziantep’e gelen Serhan Asker ve ekibinin belediyenin aracı ve şoförü ile program için Batman’a götürülmesini yazmıyorum. 
Mesala, "Tugay arazisine iş makinası sokturtmam" sözü verilmişken, orada iş makinalarının çalışmasını yazmıyorum...
Mesala, CHP'li bazı meclis üyelerinin bana anlattıklarını, "Tahmin ediyorduk ama, bu kadarını da beklemiyorduk" diye yakınmalarını yazmıyorum...
En son, Özgür Özel'in mitinginde asılan ve bizzat Umut Yılmaz tarafından paylaşılan 5 ayda yapılan kent lokantası, çay ocağı, emeklihane icraatlarını anlatan"VİZYONER BELEDİYECİLİK!" pankartını yazmıyorum... 
Yani nereden nereye...
Gel da Ak Parti'yi, Rıdvan Fadıloğlu'nu affet...
Neyse...
Gelelim, 15 günlük araştırma sonrası yazdığım MRF İnşaat ve polis lojmanları meselesine...
Yani, 3 gündür Gaziantep'te hemen hemen herkesin konuştuğu ve "Yerel medyayı dikkate almıyorum" diyen Umut Yılmaz'ın, "Bu işten nasıl kurtulurum" diye kara kara düşünmesine neden olayın MRF inşaat ve polis lojmanları meselesinin iç yüzüne...
En baştan başlayalım... 
Rıdvan Fadıoğlu, Göktürk Mahallesi'nde yapılan 660 konutun, polisler tarafından lojman olarak kullanılması için İçişleri Bakanlığı'na devredilmesine karar verir. Ardından Ali Yerlikaya'nın Gaziantep ziyaretinde de konutları gezdirir. Bürokratik işlemler nedeniyle devir protokolü seçim sonrasına bırakılır. 
Seçimi Umut Yılmaz kazanınca ilk iş olarak o konutların polislere devrini durdurur ve protokolü imzalamaz. Çünkü, Umut Yılmaz'ın seçim öncesi "Polis lojmanlarını belediye işçilerine vereceğim" sözü vardır. 
Ardından Vali Kemal Çeber ve Emniyet Müdürü Celal Özcan'ın görüşmesi ile süreç yeniden başlar.
Umut Yılmaz, konutların bedeli kadar, Hazine'den arazi talep eder. Tahmini bedel 2 milyar TL.
Milli Emlak 2 kez şehrin farklı noktalarında, emsal değerde arazi gösterse de, Umut Yılmaz beğenmez...
Umut Yılmaz ile görüşmelerden sonuç alamayan bakanlık, görüşmelerin Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin üzerinden yürütülmesini ister. Fatma Şahin de, Halil Uğur ve Sezer Cihan'ı görevlendirir.
Her iki isim Umut Yılmaz ile görüşmeye gider...
Umut Yılmaz o görüşmede esas meseleyi ağzından kaçırır.... "Ali Yerlikaya beni niye aramıyor..." 
Evet aynen bu ifadeyi kullanıyor... Ego tavan yapmış...
Burada bi parantez açayım... Umut Yılmaz'ın seçimi kazanmasında ciddi katkısı bulunan Ersin Atar'ın, Büyükşehir koordinatörlüğü görevinden istifa nedeninin de bu olay olduğu, kendisinin pasifize edilmesine tepki koyduğu iddia edilir. "Umut Yılmaz'a ulaşamıyorum" başlıklı istifa açıklamasını okuyunca mantıklı geliyor ama, ne derece doğru bilemiyorum...
Devam edelim...
MRF'ye satılacak iddiaları üzerine, 15 gün önce lojman meselesini, Vali Kemal Çeber ve Emniyet Müdürü Celal Özcan'a sordum. Her ikisi de görüşmelerin sürdüğünü, ay sonuna kadar olumlu veya olumsuz sonuçlanacağını söyledi. Vali Çeber'e, "Satmayı planlıyormuş" diye sorduğumda, başka bir can alıcı yanıt aldım...
"Evet, kendisi artık o konutlarla ilgili karar verilmesini istiyor. Satar mı bilmem ama, satsa da, 2. etap da polislere yer vereceğinin sözünü verdi..."
İşte en kritik 2 mesele de tam burası...
1-Ali Yerlikaya beni niye aramıyor?
2-Mevcut yeri satsam da polislere aynı konutların 2. etabın da yer vereceğim...
Polis lojmanlarını ciddi ciddi satmayı düşünen Umut Yılmaz, konutları inşaa eden ve her ay 180 ile 190 milyon TL arasında ödeme yaptığı MRF inşaata polis lojmanlarını teklif eder.
Bu işler ayyuka çıkıp, seçimden önce "MRF ile hesaplaşacağım" sözü kayıtlarda durmasına rağmen, MRF'ye polis lojmanlarının satılması teklifi kent gündemine düşünce de, bir anda çark eder. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in Gaziantep programında, bu konutlar yine gündeme gelir ve "Polislere vereceğim" diyerek meseleye son noktayı koyar.
Tabi, her verdiği sözden geri döndüğü gibi, bu sözünden de dönmezse...
Umut Yılmaz, polis lojmanları ve MRF olayının perde arkası işte bu...
Yaşananları isim vererek anlattım, öyle iddia falan da değil. Vali Kemal Çeber ve Emniyet Müdürü Celal Özcan ile konuştuklarımı bile yazdım...
Mesele üç aşağı beş yukarı budur yani...
Durum buyken, bazı dostlar diyor ki, "Umut Yılmaz'dan ne istiyorsun, derdin ne?
Tüm meseleyi açık yüreklilikle yazdım, bunu da yazayım o zaman...
Umut Yılmaz'dan hiç bir şey istemedim, istemiyorum, istemeyeceğim de...
Ama elbette derdim var...
Birincisi, Şehitkamil'de yaşayan bir vatandaş olarak, ilçem adına dertliyim. Mitingdeki pankartında vizyonu gördük! Allah yardımcımız olsun...
İkinci derdim ise mesleki…
Şehitkamil Belediye Başkanlık makamı, benim için bu kentteki en önemli makamlardan birisidir. Saygı duyuyorum, duymaya da devam edeceğim.
Aynı saygıyı, hem bir seçmen, hem de gazeteci olarak kendisinden görmek istiyorum. 
Umut Yılmaz'dan işte tek isteğim bu... Yani saygı... Ve açık söylüyorum, bana olmasa da, mesleğime, küçük gördüğü yerel medyaya saygıyı öğrenecek.
Gerçi, MRF ve polis lojmanları meselesi sonrası, ölünün kafasının mezar taşına değdiğinde, "Ölen ben miymişim" deyip acı gerçekle yüzleştiği gibi, "Asla bir araya gelmem" dediği yerel medya ile salı günü basın toplantısında buluşma kararı almış galiba...
Demek ki, yerel medyaya da ihtiyacı oluyormuş... Saygı için ilk adımı attı yani...
Bekleyelim, görelim...