Gecen gün tıraş olmak için , her zaman tıraş olduğum  berbere gittim.
Selam verdim, oturdum koltuğa. Ustam başladı tıraşa.
O sırada sekiz dokuz yaşlarında bir erkek çocuğu tıraş olduğum koltuğun hemen yanı başına geldi dikildi, başladı meraklı gözlerle izlemeye.
Merakımı cezbetti, sordum;
” Ustam bu delikanlı kim?”
“Bizim mektepli şeert” dedi.
Çırak Çocuk talimatını almış emir eri gibi ustasını dikkatle izlerken, ondan gelecek talimatları bekliyor gibiydi.
Bu arada yan koltuktaki müşterinin tıraşı bitmişti. Adam kalktı, ücretini ödedi çıktı, gitti.
Çırak çocuk elinde boyundan uzun bir fırçayla başladı yere saçılan saç kıllarını süpürmeye. Topladı, çöpe attı.
Bu sırada benim tıraşım da bitti. Koltuktan kalktım. Üstüme başıma çeki  düzen vermeye çalışırken çırak  elinde elbise fırçasıyla ulaşmakta zorlandığı sırtımı fırçalarken; ” sıhhatler olsun amaca “dedi..
Şeert çocuğa teşekkür ettim.
Ustaya eline sağlık deyip tıraş ücretini ödedim. “Bereket versin” dedi, Ben de “bereketini gör” deyip dükkândan çıkarken,çırağın avucuna bir miktar bahşiş sıkıştırdım.
O an şeerdin gözlerinin parladığını, mutluluktan ayaklarının yerden kesildiğini hissettim.
Çocuk eline sıkıştırdığım parayı avucunun içine saklarken,
yaptığı işin gururunu yaşıyor, ustasının gözlerine bakmaktan kendisini alamıyordu.
Ustası gülümsedi. Gözlerini hafifçe kırptı, çocuk avucuna sıkıştırılan bahşişe ufaktan bakıp cebine sokarken para kazanmanın keyfini çıkarıyordu.
O an çocukluk yıllarımda berber Nuri Ustanın yanında çıraklık yaptığım günlerim geldi aklıma.
Rahmetli babam; “Yaz boyunca çocuk sokakta boş boş gezmesin “deyip, Nuri ustamın berber dükkanına  yanına şeert olarak vermişti beni.
Usta o zamanlar; nefsinden emin olunan, eline diline beline sahip, toplum içinde parmakla gösterilen itibar sahibi, güvenilir emin insanlar olarak kabul edilirdi.
Usta çocuğa mesleği sevdirmeye çalışırken edep ve terbiye öğreten, çalışmayı sevdiren insandı.
Babam da beni ustaya teslim ederken “eti senin kemiği benim diyerekten çıraklığa başlatmıştı.
Üçbeş yaz Nuri ustanın berber dükkanında şeertlik yaptım.
İnanın o yıllarda ustamdan, halfelerimden, müşterilerimden öğrendiğim pek çok şey ileriki yaşlarda bana kılavuzluk etmişti.
O yaz hem okul harçlığımı çıkarmış, hayatın zorluklarını hissetmiş, sorumluluk almanın ne demek olduğunu öğrenmiştim.
Çırakken aldığım birkaç lira haftalık, müşterinin verdiği bahşişler benim alın terim olmuştu. Harcamaya kıyamamıştım.
Pazar günleri Nakip Ali Sinemasına haftalığımla gitmiş, kahke almış, keyifle gazozumu yudumlamıştım.
O zamanlar okullar kapanınca; fırıncı, bakkal, kasap, berber, marangoz, kalaycı, tamirci, kuyumcu v.s hangi esnafın yanına giderseniz gidin, birkaç çocuğun şeert olarak çalıştığını görürdünüz.
O yıllar güzel yıllardı. Çocukların daha parmak kadarken iş hayatına dahil edildiği, sorumluluk aşılandığı senelerdi.
Şimdilerde ne çırak verecek meslek ne çırak teslim edilecek usta ne de çıraklık yapacak çocuk kalmadı maalesef.
Her şey mazide kaldı.