Ne güzel söylemiş Yunus Emre;

“Ana rahminden geldik, pazara

Bir kefen aldık döndük mezara”

Ne gariptir değil mi?, hiçbir şeyi olmadan doğup dünyaya gelen bizleri hemen bir kundağa sararlar, ve Dünyadaki günlerimiz bitip ecelimiz geldiği zaman da bir kefene sarıp kara toprağa gömerler.

Kundak bezi ile dünyaya merhaba diyen bizler yine bir bezle, kefen beziyle  dünyaya elveda deriz.

Dünyaya gelişimizle insanlar mutlu olup birbirini tebrik ederken, dünyadan ayrılışımız onları hüzne gark eder ve gözyaşları içinde birbirine başsağlığı dilerler.

Yine ne gariptir ki, bu kuralı hepimizin bilmesine rağmen yine de kefenle terk edeceğimiz şu fani Dünya ya dört elle sarılırız.

Dört elle sarılmakla da kalmayıp daha çok Mal, Mevki, ve Makam elde etmek için yemediğimiz kul ve amme hakkı, kırmadığımız kalp, çiğnemediğimiz hukuk kalmaz.

Bu uğurda hemen hemen herkesle düşmanlık ederiz. En yakınlarımız olan Annemize Babamıza, kardeşlerimize, Arkadaşlarımıza, hatta evlat babaya, baba evlada bile akla hayale gelmedik, düşmanlık, hile, aldatmaca, kin, nefret ve hasetlik güderiz.

Her gün televizyon haberlerine, gazete manşetlerine bu tür haberler konu olmaktadır.

Bu düşmanlıklardan dolayıdır ki; Aileler dağılır, ocaklar söner, göçler ve savaşlar yaşanır bu olaylara karışanların bir kısmı mezarlıkları bir kısmı da hapishaneleri ve hastaneleri doldururken ağıtlar, acılar pişmanlıklar, vicdan azapları göklere yükselir.

Ama nafile, mal mülk tamahı dünya sevgisi bütün sevgilerin önüne geçmiş kimini baba katili, kimini evlat katili, kimini amca dayı katili, kimini de yeğen katili yapmıştır.

Bir çok felaketin ve düşmanlığın sebebi;

“Daha çok, paraya, mala, mevki ye ve makama sahip olma”

“En iyiye, en güzele, en lükse sahip olma”

“Onda var bende niye yok”

“Ben herkesten üstün olmalıyım”

Gibi şeytani vesveselerdir, bu düşünceler bir çok insanın mahvına ve felaketine sebebiyet vermektedir.

Hayat rehberimiz, HZ Muhammet (SA) ne güzel söylemiş;

İnsan oğlunun bir dere dolusu altını olsa bir dere dolusu daha ister, insan oğlunun gözünü ancak toprak doyurur”.

Doğru değil mi?, yaşadığımız şu hayatta ne kadar doymaz ve hırslı insanlar görüyoruz.

Ne güzel söylemiş bir bilge zat;

“Zenginliği mal da aradık, ama onu Kanaat’ta (Eldeki ile yetinmede) bulduk”.

                                                    *****************

İslam dini gerçekten tüm dertlerin “Şifa”sı dır, elindekilerle yetinmeyip kanaat etmeyen insanlar çeşitli psikolojik hastalıklara yakalanmışlar ve psikologların kapısını aşındırır olmuşlardır.

İslam ahlakı; kişinin faydalı işler yapmasını Allah’ın kendisine verdiğine Şükretmesini ve başkalarının elindeki nimetlere göz dikmemesini öğütler.

Kısaca İslam ahlakı; İman, İbadet, Sabır, Şükür, Tevekkül, Kanaat, ve Rıza esasına dayanır.

İnanılması zaruri olan esaslara “İman” edeceğiz.

Yapılması zaruri olan “İbadetleri” yapacağız.

Başımıza gelen bela ve musibetlere “Sabır” edeceğiz.

Elimizden gelen tedbirleri aldıktan sonra Allaha “Tevekkül” edeceğiz.

Tembellik etmeyip çalışıp kazanacağız ve kazancımıza “Kanaat” edeceğiz.

Allah’ın diğer insanlara ve bize verdiği nimetlere az çok demeyip razı olup “Rıza” göstereceğiz.

Allah’ın bize emrettiği gibi yaşarsak hem dünyada rahat ederiz hem de Ahirette rahat ederiz.

Yok bu emirleri dinlemeyip mal mülk mevki için yaşadığımız hayatta insanlara hayatı dar edecek kötü işler yaparsak hem dünyamızı hem de Ahiretimizi berbat etmiş oluruz.

Hak hukuk gasbı ile biriktirdiğimiz paralar, mallar, haksız şekilde işgal ettiğimiz mevki ve makamlar bu dünyada kalırken, biriktirdiğimiz mallar mirasçılar tarafından kavga döğüş paylaşılırken, bizler bir kundakla geldiğimiz dünyadan yine bir kefenle gideriz ama Ahirette yaptığımız haksızlıkların cezasını çekeriz.

Yaptığımız fena işlerin hesabını Allaha tek tek vereceğimizi ve orada bir “Cehennemin” varlığını ve Cehennemin içinde türlü azap ve işkencelerin olduğunu unutmayalım.

“Dünyada amel vardır hesap yoktur”.

 “Ahirette ise amel yoktur hesap vardır”.

Kundak beziyle kefen bezi arasındaki kısa hayatımızı bu esaslara göre düzenlememiz lazım, aksi halde son pişmanlık fayda vermez.