Bizim hayatımızda paylaşmak, birbirimizin işini kolaylaştırmak esastı.
Bu paylaşmanın bir yönü de eğlenmekti.
Dün hanımlar hamama gider eğlenirler, yün yıkarken, çamaşır tokaçlarken, yorgan sırırken işi keyifli hale getirirlerdi.
Konu komşu şire yaparken, bulgur kaynatırken, ekmek ederken, kurutmalıklar hazırlanırken, kavurma yapıp topaç ederken eziyetli işler eğlenceli anlara dönüşürdü.
Kıza çeyiz hazırlarken, evden çeyiz çıkartılırken, kına yakılırken, damat hamama götürürken birlikte olmanın tadına varılırdı.
Yazın konu komşu sinemaya revan olurken, harafta çüt depik atarken, kavaklıkta sahre ederken birlikte olmaktan keyif alırdık.
Ramazan geçlerinde Hacivat karagöz izlemek, kahvehanelerde hakiyeler dinlemek, evde peçiç oynamak müstesna günlerdi.
Tüm bunları yaparken konuşurduk, dertleşirdik. Kederimiz dağılır, sevincimizi paylaşırken yükümüz azalırdı.
Bazen bir bardak çayda, bazen bir tas soğuk şerbetle dostluklar pekişirken komşuluğun tadına varırdık.
Bazen yoğrulan bir leğen yağlı köftede, sacda pişen bazlamayla hayatımıza lezzet katardık.
Çocuk bir adım atar köstek kırardık, dişi çıkar diş hediği yapardık, kırkını çıkarırdık.
Eğlenmek için bayramlar, düğünler, çeyizler, kınalar, hamamlar buluşmalarımız hepimiz için bir fırsat olurdu.
Ölümler, kederli günlerimiz bile saflarımızın sıklaştığı, acılarımızın paylaşıldığı anlar olurdu.
Şu sıralar çevreme bakıyorum da eğlenmek için mekân aranıyor, bir çuval para harcamak zorunda kalıyoruz.
Bizi biz yapan yerel mütevazi eğlencelerimiz unutulurken, küresel kültürün gösteriş budalalığının ürünü olan sözüm ona özel günleri kutluyoruz.
Doğum günü partisi, Yılbaşı partisi, mezuniyet partisi, evlilik yıl dönemi partisi, Baby shower, cinsiyeti ilan partisi, bekârlığa veda partisi gibi faklı isimler adı altında eğlenceler tertip ediyor, sahip olunan servet ve unvanlar öne çıkarılırken, kişilikler parlatılmaya, olduğundan farklı gözükme çalışıyoruz.
Dünün eğlence ve sosyal hayatında mütevazilik esastı. Bugün kendini, malını, servetini, sahip olduklarını teşhir etmek, göze sokmak ağır basıyor, öne çıkıyor.
Dünün sosyal hayatında paylaşmak, tasarruf, mütevazilik varken bugün gösteriş, rüküşlük, olduğundan farklı gözükmek önde.
Dün birbirimize yardım etmek için fırsat kollardık.
Eğlenmek hayatın içindeydi.
Dün davetsiz bir araya gelirken;
çalışırken eğlenirdik, eğlenirken üretirdik.
Dün kişilikleri öne çıkarmak edepsizlik, zenginliği göze sokmak görgüzlük, eğlenirken ifrata kaçmak saygısızlık olarak değerlenirlerdi.
Aşımızı, ekmeğimizi, tuzumuzu paylaştığımız gibi; sevgimizi, emeğimizi,muhabbetimizi, yokluğumuzu ve varlığımızı da paylaşırdık.
Başkası olmak için değil, kendimiz kalmak için çabalardık.
Bugün bakıyorum da kendimizi tanıyamıyorum vesselam.
İbrahim Alisinanoğlu 22.01.2024