Eğitimci - Yazar Ayşegül Sözen Dağ tarafından kaleme alınmış olan Engelsiz Masallar, birbirinden güzel toplam 10 tane masaldan oluşuyor. Kitabın özenle seçilmiş özgün başlığı, çocuk okurda kitaba karşı bir ilgi ve merak duygusunun oluşmasını sağlıyor.
Yazar, kitapta yer alan bütün masallarda, okuma ve kitap sevgisine vurgu yapıyor ve kitabın satır aralarında şiir, resim, müzik tiyatro, fotoğrafçılık gibi birtakım yaratılardan bahsederek, anlatıya kültürel ve sanatsal bir atmosfer oluşturuyor. Çocuk okur, bu kitapla birlikte ve kelimeler yoluyla bir renk karnavalının içinde adeta ahenkle dans ediyor.
Yardımlaşma, dayanışma, sevgi, saygı, hoşgörü, iyilik, sorumluluk bilinci, umut, okuma ve sanat sevgisi, dostluk, arkadaşlık gibi temaları işleyen ve sinemanın kültleşmiş bazı filmlerine gönderme yapan bu kitapta, engelli ve farklı bireylere karşı nasıl davranılması gerektiği hakkında da çok önemli bazı ipuçlarına yer veriliyor.
Engelsiz Masallar isimli kitapta dikkati çeken ilk özelliğin, geleneksel masal formatının dışına çıkılarak masal kahramanlarının hayvanlar ve bitkiler yoluyla gerçek hayatın içinden, engelli bireylerden seçilmesi olduğu söylenebilir. Engelsiz Masallar kitabına bu açıdan bakıldığında, adı geçen bu masal kitabının alışılagelmiş masal anlatılarına yeni bir ses, yeni bir nefes getireceğini söylemek hiç de yanlış bir analiz olmayacaktır.
Yazar anlatının odak noktasına, sadece engelli bireyleri değil sosyal yapı içinde faklılık arz eden bütün bireyleri alarak olaylara daha geniş bir perspektiften bakıyor ve anlatıyla çocuk okur arasındaki duygu aktarımını çok başarılı bir şekilde sağlıyor.
Sadece çocuk okura değil ebeveynlere ve eğitimcilere de seslenen, minik yüreklere ve vicdanlara empati yapma becerisini kazandırmayı ve zihinlerde bir farkındalık yaratmayı amaçlayan kitapta, masalların felsefî alt metnine inildiğinde ise evrende her bir insanın bir var oluş nedeni vardır, hiçbir varlık sebepsiz yere yaratılmamıştır, bir bütünün ayrılmaz ve özel bir parçasıdır değerlendirmesine ulaşılıyor.
Kitabın temel tezi, hiçbir insan hatasız ve kusursuz değildir, insanlar hatalarıyla ve kusurlarıyla güzeldir, şeklinde özetlenebilir.
Her birey dünyaya farklı birtakım niteliklerle gelir, bu özellikler o insanın kendi tercihine bağlı değildir ve bu süreç kişinin kendi özgür iradesinin dışında gelişen bir durumdur.
Farklılıklar bir toplumun güzelliği ve zenginliğidir ve her insan biriciktir, tektir ve özeldir.
Toplumun engelli, farklı ve temel yetilerden yoksun olan bireylere karşı yerine getirmesi gereken çok önemli görev ve sorumlulukları bulunmaktadır. Söz konusu bu bireyler, sosyal hayatın dışına itilmemeli ve onların da toplumsal bir değer üretmelerine imkân tanınmalıdır.
Engelli bireyler korkularını yenmeli, gerçeklerle yüzleşmeli, kendi etraflarına örmüş oldukları psikolojik duvarları yıkmalı, sosyal hayata katılmalı ve özel olduklarının farkına varmalıdır; çünkü onlar toplumun önemli ve yadsınamaz bir parçasıdır ve onların olmadığı bir toplum eksiktir, yavandır ve anlamsızdır.
Evrene anlam katan şey insandır, insan güzel ve kusursuz olduğu için var değiidir, var olduğu için güzeldir ve yeryüzü ancak insan varsa güzel ve anlamlıdır.
İyilik yapmak ve özellikle de engelli bir bireyin hayallerine dokunmasını sağlamak, dünyanın en güzel duygusudur.
Asıl engeller zihinlerde ve bedenlerde değil yüreklerde ve vicdanlardadır.
Sevgi evrenseldir, sevgi engel tanımaz ve sevginin önünde hiçbir engel duramaz.
Ve unutmayalım ki herkes potansiyel bir engelli adayıdır...
İyi okumalar dileğiyle...