Ramazan ayı, paylaşmanın, bereketin ve dayanışmanın zirveye çıktığı mübarek bir dönemdir. Ancak ne yazık ki, bu kutsal ayda bile vicdanları sızlatan fırsatçılık örnekleriyle karşılaşabiliyoruz. Gaziantep’te her geçen yıl daha da renklenen Ramazan sokakları, tam da bu yüzden büyük bir anlam taşıyor. İnsanlar, fahiş fiyatlarla iftar yapmaya zorlanmak yerine, sokakların sıcak atmosferinde bir araya gelip Ramazan’ın gerçek ruhunu yaşayabiliyor.
Restoranlarda sunulan iftar menülerinin fiyatlarına baktığımızda, adeta dudak uçuklatan rakamlarla karşılaşıyoruz. En düşük menü fiyatlarının bile bin TL’yi bulması, bu işin artık ticari ahlaktan uzaklaştığını gösteriyor. Elbette işletmelerin maliyetleri var, elbette herkes emeğinin karşılığını almak ister. Ama Ramazan’da, özellikle de bu ekonomik zorluklar içinde, iftar sofralarını lüks bir tüketim nesnesine dönüştürmek doğru mudur?
Bu durum, bir yandan Ramazan’ın paylaşımcı ruhuna ters düşerken, diğer yandan toplumdaki ekonomik eşitsizliği daha da derinleştiriyor. Herkesin bir restorana gidip iftar açma imkânı yok. Fakat bu kadar yüksek fiyatlarla, orta gelirli bir ailenin bile dışarıda iftar yapması neredeyse imkânsız hale geliyor. Peki, bu kazançlarla ceplerini dolduran restoran sahipleri, kazandıkları paraları nasıl yiyecekler? Sofralarında, bu fahiş fiyatları ödeyemeyenlerin burukluğunu da hissedecekler mi?
Bu yüzden Ramazan sokakları, tam da bu sistemin karşısında bir nefes alma alanı gibi duruyor. İnsanların yan yana gelip samimi bir ortamda iftar yapabilmesi, Ramazan’ın gerçek ruhunu yaşaması için önemli bir alternatif sunuyor. Zengin ile fakirin aynı sofrada buluştuğu, lokmanın bölüşüldüğü o eski Ramazan kültürüne en yakın atmosferi sokak iftarlarında bulabiliyoruz.
Ramazan’ın Bereketi mi, Fırsatçılığın Gölgesi mi?
Nurcihan Teke
Yorumlar