Ben Antepliyim şahinim ağam

                                                                                                  Mavzer omuzuma yük

                                                                                                  Ben yumruklarımla döğüşeceğim

                                                                                                  Yumruklarım memleket kadar büyük.

                                                                                                                                           Yavuz Bülent bakiler

Tam yüz bir yıl önceydi, çökmüştü atalarımızın üzerine sırtlan sürüleri gibi İngilizi, Fransızı, İtalyanı, Ermenisi, Yunanı.

Altıyüz yıldır üç kıta da adaletle hüküm süren Osmanlı cihan devleti artık can çekişiyordu. Osmanlının yıkılması için canla başla çalışan içimizdeki ihanet şebekesi İttihat ve terakki, dışımızdaki düşmanlar ise İngiliz, Fransız, Ermeni, Yunan ve onların destekçileri Haçlı sürüleri çöken koca çınardan parçalar koparmak için sırtlan sürüleri gibi saldırıya geçmişlerdi.

Yunanlılar Egeyi , İtalyanlar akdeniz bölgelerini, İngilizler İstanbulu, Fransızlar ise güney ve güney Anadolu’yu paylaşmaya girişmişlerdi.

Osmanlı Fiilen bitmişti, orduları dağılmış, toprakları tek tek elden çıkmış, asker darmadağın olmuş millet aç susuz sahipsiz kalmıştı. Osmanlı her cepheden ihanet ve kalleşliğe uğramıştı.

İşte bu bozgun ve yenilgi içindeyken Antep önce İngilizlere sonrada Fransızlar tarafından işgal edilmişti.

Bu işgallerle Vatan, Namus ve din derdine düşen Anteplilere en büyük ihanet yıllardır beraber yaşayıp bu toprakların ekmeğini yiyip suyunu içen komşuları Ermeniler tarafından yapılmıştı, Ermeniler Fransızların Antep’i işgal etmeleriyle beraber silahlanıp Fransızların yanında Müslümanlara silah sıkmaya başlamışlardır.

Artık şehir Fiilen ikiye ayrılmıştır, Çınarlı Caminin yukarısı, karşısındaki kendirli kilisesi, kayacık bey mahallesi, Amerikan kolleji, Amerikan hastahanesi Ermenilerin bölgesi olurken  kale ve kalenin etrafı, tabakhane, Şehreküstü, kozanlı ve mağara başı gibi semtler Anteplilerin elinde kalmıştı.

Sırtını işgalci Fransızlara dayayan Ermenilere Fransız ordusu tarafından silah mühimmat ve erzak temin ediliyordu, hızla silahlanan Ermeniler milis güçleri oluşturmuş, kadın erkek çalışarak mahalle aralarına duvar ve barikatlar örerek mazgallardan Müslümanlara kurşun ve bomba yağdırmaya başlamışlardı.

Ermenilerde silah mühimmat ve yiyecek bol iken Müslüman Anteplide tam tersi ne aklı başında silah ne bunlara gerekli mermi ve barut nede ilaç ve yiyecek vardı, ama bu kadar yokluğa rağmen Anteplide düşmanda olmayan iman ve mücadele azmi vardı.

Antepin önde gelenleri toplantılar tertip ederek Kuvayı milliye çatısı altında örgütlenmişler, Antep i semtlere bölerek her semte bir semt reisi seçip emrine gönüllü çeteler vererek Antebi mahalle mahalle savunmaya başlamışlar, mükemmel ve disiplinli bir askeri yapılanma oluşturmuşlardı.

Antebin erkeklerinden milis güçleri oluşturup şehirdeki mevcut silahları ve mühimmatı toparlayıp bu guruplara dağıtarak kıt imkanları en iyi derecede kullanmayı bilmişlerdir. Av tüfekleri , bekçilerin tüfeklerini ve tabancaları toplayarak kurdukları imalathanelerde bunların bozuk olanlarını tamir etmişler ve bu imalathanelerde boş kovanları doldurup mermi yapmışlar çeşitli kimyasal materyallerden barut imal etmişlerdir.

Antepli elindeki her şeyi en iyi şekilde kullanarak mükemmel silahlanmış Fransız ordusuna karşı ve içerdeki Ermeni hainlerine karşı onbir ay direnerek zafer kazanmıştır.

Onbir ay sonra Antepliyi silah ölüm ve bombalar pes dedirtememişti ama ne yazık ki  bir yıldan fazla ablukaya alınan şehir açlığa mağlup olmuşlardı.

Anteplinin gözünde ölüm korkusu yoktu, bir avuç fıstıkla bir parça ekmekle yarı aç yarı tok savaşıyordu. Varsa mermi ile tüfekle ,yoksa süngüyle, satırla, sopayla dini için vatanı için namusu için savaşıyordu bu uğurda ölmek en büyük arzularıydı.

Evet Yüz bir yıl evvel bunlar meydana gelmişti. Fransız ordusu Ankara ile anlaşıp çekilmişti ama geride altı bin den fazla şehit binlerce sakat gazi kalmıştı birde bir yıldan beri  on binlerce top mermisiyle harap olan Antep.

 Savaştan sonra halkın hali içler acısıdır, kimisi babasız kimisi annesiz kimisi kocasız binlerce yetim, öksüz, dul , bir ekmeye muhtaç fakir biçareler.

Yıllardır Antebi bir kene gibi sömüren üstüne üstlük Fransızın safında Antepliye kurşun atan hain Ermeniler de Fransız ordusuyla çekilip Halep’e gitmişlerdir.

                                                    ******************

Yüz bir yıl sonra sanki aynı senaryo tekrar ediliyor, dünün Ermeni’si bugün PKK adı altında bölge halkına kırk yıldır kan kusturuyor.

Dünün Fransa’sının yerini alan “sözde” Müttefik Amerika bu gizli Ermeni örgütü PKK ya binlerce tır silah ve milyarlarca dolar para yardımı yapıyor. Tarih tekerrür mü ediyor?, evet ibret alınmazsa tarih tekerrür edermiş.

Bu filmi yüz bir yıl önce seyreden bizler uyanık olmak zorundayız.

Yüz bir yıl önce Fransız’ın, İngiliz’in, Ermeni’nin hasmı biz Müslümanlarsak ( Türk, Kürt, Arap farketmez) bu gün de yine bizleriz.

Yüz bir yıl evvel Antep’te Türk, Kürt, Arap olarak Fransız’a Ermeni’ye karşı sırt sırta vererek aynı cephede aynı siperde bir kuru ekmeği bölüşerek savaştıysak bu günde sırt sırta vererek bu Emperyal güçlere karşı savaşacağımızdan eminim.

Ey!, Antep harbinde haçlı sürülerine aman vermeden kahramanca savaşan can verip can alan kimisi şehit kimisi gazi toprağa düşmüş dedelerimiz, ismi bilinenler ve isimsiz kahramanlar Allah ( C.C.) gazanızı mübarek etsin, Şehadetinizi ve gaziliğinizi makbul eylesin.

Bizleri de sizler gibi islam adına bayrak adına vatan ve millet adına mücadele edenlerden eylesin, sizlere layık torunlardan eylesin.

Antep harbi sırasında şehit düşen, gazi olan bu savaşta bulunan  kadın, erkek, büyük, çocuk her ferde minnet borcumuz vardır, cümlesinin pak ruhları için Lillahil Fatiha.