Eski yaşanmışlıklarının bizlere armağanı deyimler, Çoğu zaman gerçek manasından farklı bir anlama taşıyan bu değerli kalıplaşmış sözler, günlük konuşmalarımız da kullandığımız anlatımızı güçlendiren etkili ve kalıcı bir etkileşim sağlayan deyimlerimiz anlam derinlikleri ile dilimize ayrı bir güzellik ve öz katıyor. Çizmeyi aşmak, dil kullanımımızda karşımıza çıkan duymaya alışkın olduğumuz deyimler arasında. Peki çizmeyi aşmak ne demek?
Gerek söylemleriyle gerek hal ve hareketleriyle ölçüyü kaçıran ve durması gerektiği yeri bilmeyen kişiler için birçok deyim kullanılır. Bu deyimlerin arasında yer alan Çizmeyi aşmak
Çizmeyi aşmanın deyim anlamı: " Bilmediği, aklının ermediği, yetkisi dışında bir işe karışmak" olarak açıkça ifade ediliyor. Bir başka deyişle kişinin bilmediği işe, yetkisi dışındaki konulara karışması.
Bu deyimin ortaya çıkış hikayesi ise Fransa’ya kadar uzanıyor.
19.yüzyılda, Fransız ressamlarından Delacroix Paris’te bir resim sergisi açmıştı. Sergiyi gezenlerden bir kişi, büyükçe bir şövalye tablosunun önünde uzun süre durarak, yakından uzaktan ciddi ciddi seyreder, beğenmediğini belirten bir biçimde de başını sallarmış. Bu durum ilgisini çeken ressam yanına gelerek sormuş; “Bu tablo ile çok ilgilendiğiniz belli oluyor”. Ressam cevap olarak ise adam; “Şövalyenin çizmesindeki körük kıvrımlarında hatalar var.” demiş. Ressam adama bunu nasıl anladığını sormuş. Adam ise; “Ben kunduracıyım, çizme dikerim” demiş.
Bunun üzerine ressam hemen tuvalini ve boyalarını getirerek adamın söylediği biçimde çizmeyi düzeltmiş ve gerçekten daha iyi olduğunu görmekten memnun olarak adama teşekkür etmiş. Fakat adam yine tablonun başından ayrılmadan, bu kez de şövalyenin pantolonunda ve kemerinde de hatalar olduğunu belirtince bu çok bilmişliğe dayanamayan ressam, “Bak dostum demiş, sen kunduracısın, çizmeden yukarı çıkma” demiş. Çizmeden yukarı çıkmak sözü günümüze ise çizmeyi aşmak deyimi olarak ulaşmıştır.
Bazen hepimiz üstümüze vazife olmayan işlere dahil olarak görürüz kendimizi, ama önceki yazılarımda bahsettiğim gibi kişinin usta olduğu bildiği bir iş olmalı ehli olduğu bir iş, yapmaktan zevk aldığı, işin inceliklerini bildiği ve bu işi ben bilirim dediği. Bu olunca zaten işin ustası, bileni sen oluyorsun.
Dikkat etmemiz gereken şey ise hikayemizde de bahsedildiği gibi çizmeyi aşmamak , ehli olduğumuz işe odaklanmak. Dikkatimizi gerçekten bizi ilgilendiren işler üzerinde odaklamalı ve başkalarının işlerinin bizi ilgilendirmediği konusunda açık bir görüşe sahip olmalıyız ,herkes işini yapınca göreceğiz ki, her kişi her işi yapıyor değil ehil olan ehil olduğu işi yapacak, odaklanacak ve daha kaliteli işler ortaya çıkacak.